Meseleye şu tarafından bakalım. Tabelayı görmezden gelirsek, oynanan oyunda skoru kabullenmemek, topun kaderine isyan etmek, birinin meselesini bütün takımın meselesi yapmak vardı. İsyan vardı. Bütün bunlara ek olarak da bir çuval korner vardı. Daha üç gün önce 14'e 0 korner avantajından iki gol yiyerek ve Avrupa'yı neredeyse ıskalayarak çıkan G.Saray, dün gece de bir çuval kornerden bir gol üretemedi. Topla çok fazla haşır neşir olan ve oyunu Bursaspor kalesinin ağzında oynayan ve neredeyse Ivankov'un bademciklerine kadar sokulan G.Saraylılar, bir tane topu içeri dürtemeden maçı tamamladılar. Son bölümde ikinci golün yenmesini doğal karşılayanlardanım. İlk golü ise tuhaf karşılıyorum. Çünkü henüz kaleci Ufuk'u yakından bile görmemiş bir takım, 1-0 öne geçiyor. Tarafsız gözle çıkarabileceğimiz bir artı, en az dün geceki kadar baskıyla karşılaşacak olan ve 90 dakika baskı yiyerek Şampiyonlar Ligi maçları oynayacak olan Bursaspor'un, çok önemli bir tecrübe gecesi yaşamış olmasıdır. Bu işin Türk futbolu açısından sevindirici tarafı. Ama G.Saray'ın en geriyle en öndeki adamın arasını 60-70 metrede tutarak oynama alışkanlığı sürüyor. Üç gün sonra Avrupa Kupası maçında en az bu kadar sert, ısrarcı ve kararlı bir savunma ile karşılaşacaklar. Buradan çıkaracağımız sonuç, şayet top istemezse G.Saray'ın yapacağı şeylerin sınırlı olmasıdır. Bütün geleceği ve başarıyı topun kararlarına bırakırsanız, o zaman Rijkaar'da Elano'ya ne gerek var?... UEFA Ligi'nde bir takımımız daha olsun diye G.Saray'a da umutla bakmak istiyorum ama görüyorum ki, önemli arızalar giderilemiyor. Mesela belli ki Arda Milli Takım'ı G.Saray'dan çok seviyor!.. Ya da Sabri ne kadar önemliymiş!.. Ya da Gökhan Zan, Çağlar Birinci, Cana ve diğerleri acaba sağlık heyetini test etmek için mi takımın içinde duruyor!..