İki "sancılı" büyük, ünlü ve masraflı takımımızın ikisi de zor günleri aşmaya çalışıyor. Aşacaklardır. Çünkü arkalarında bir asırdan fazlasını bırakmışlardır ve onlar bir sezonun tamamında "sallanmadıkları" için büyük olmuşlardır. Biri "kafaları değiştirmeye" çalışıyor, diğeri ise "değişmiş kafayı geri döndürmeye." Yenilik hep yadırganır ve önce "bünye tarafından reddedilir", çünkü tıpkı bir organ nakline benzer. İki büyük takımımızda "anamızın ligine" düşüverdiler. Çok yukarılardan uçup birden bire kıç üstü düşüverdiler. Kandırdılar ve şimdi başka yollardan kandıracaklar. İşin bu tarafını ana bölümün dışına ve bir başka "kutu" içine bırakıyor ve kendi bakış açımı sizlere sunuyorum. Fenerbahçe "hiç maç kazanamadan" iki ligden birden düştü... Galatasaray ise "hiç yenilmeden" iki ligden birden düştü... Bu ikilemden bir tuhaflık, ya da bir "beceriksizlik" kokusu gelmiyor mu size?.. Galatasaray 4 maç oynayıp hiçbirinde yenilmeden Avrupasız kalmanın bedelini ödeyecek birini bulamıyor. 90'da "inanılmaz" bir gol ihsan edilen takımın, bu ihsanı elinin tersiyle itmesinde teknik yönetim ve tüm oyuncuların ortak hareket etmediğini gösteren bu çok önemli veri, ileriki haftalar içine önemli bir alarm sayılmamalı mı?.. Biri eşeğe hiç binemeden apıştı kaldı, diğeri ise eşeğe bindi ve düştü. Hasarı daha büyük yani... 90'da golü atınca kenara gelsen, önündeki oyuncu yere yatsa ve sedyeyle bile çıksa, 10 kişi bile oynasan 120 saniye, sahaya bir adım girip uyarı alsan, yani en az 20 alternatiften birini yapsan o maçı kulübe kazanır ve tur atlardı. Sivas'taki kavgayı Ukrayna'da çıkarsan şimdi Avrupa Ligi'ndeydin... Bir takım iki sezondur "eyvah öne geçtik" korkusuyla oynar mı?.. Son Eskişehir maçında bile bu korku vardı ve yine maç gidiyordu. Rakibinin yanlışları, senin takımının kişisel isyanları ve kabullenmezliği nedeniyle açığa çıkan enerjisi, bir de topu çıkaramayan Volkan seni kurtardı. İlk defa öne geçtiğin bir maçı kazandın. 4 maçtan hiçbirini kazanamayan diğer büyüğümüz ise "eyvah öne çıkmışız" korkusunu, "nasıl geri koşarız" korkusu ile süsleyince ortaya bu kadar büyük harcamaların bu kadar küçük anlayıştaki adamlara teslim edildiği gerçeğini vurgulamıyor mu?.. Aykut Kocaman'da zaten bunu değiştirmeye çalışmıyor mu?.. Çalışırken de "büyük hayallerin küçük adamlara nasıl teslim edildiği" gerçeğiyle baş başa kalmadı mı?.. Takımının ne kadar büyük olduğunu ölçmeden, taraftarının büyüklüğüne güvenip vaatlerini büyülten bir başkanın önünde, oyuncularının hayata bakışını değiştirmeye çalışan bir adamın yalnızlığıdır sıkıntının kaynağı... Yerleştirmeye çalıştığı şey, Galatasaray'ın 10 yıl önceki futbola bakışıdır. O da şudur: "Bana iki gol atabilirsin, ama bunun için dört tane yemeyi göze almalısın..." Galatasaray'ın kaybettiğini Fenerbahçe bulmaya çok yaklaştı... Bu son haftanın "devrim mi, isyan mı" olduğunu aradan sonra anlarız... S-ÖZ İngilizler suratları asık olmadıkça, İrlandalılar savaş halinde değillerse, Hollandalılar final kaybetmezlerse, Almanlara özgürlük tanınırsa, Türklerin ise tuttuğu takım kazanmadıysa; mutlu değillerdir... Ümit AKTAN Grup vakti Aykut Kocaman "futbolcuya dayalı düzeni" yıkmak istiyor. En azından deniyor. Gruplaşmaları yıkmak için çabalıyor. Bırakın yapsın. Bunu en iyi o bilir, çünkü bu işin ustalarından biridir. Bakınız: "Sakaryalılar grubu..." Birbiriyle arkadaş olan oyuncu sayısını arttırmaya, ortak bir hedefe doğru sevk ve idare etmeye çalışıyor, çünkü birebir yaşadığı gerçekleri biliyor ve düzeltmeye çalışıyor. Hocanın dediği gibi "bana damdan düşen birini bulun siz, yeter" denilen adamdır Aykut Kocaman... POST-İT Ben bıktım bu Alex De Souza'nın "kişisel internet hesabından" veya Twitter'dan seslenmesinden. Takımla kavga ediyor sanki. Adam sanki Santa Claus veya Bay Google... İyi bir oyuncudan öteye hiçbir şey olmadığını sindirsin artık... O; "bir tarz" oyun oynanırken iyi olduğunu, oyunun öbür tarzında bir şey yapamadığını sindirsin artık... Havada uçuşan yalanlar Misimovic alındı ve yanında bir sol kanat savunmacısı olan İnsua kiralandı. Wolfsburg senden diyelim ki 8 istiyordu. Sen 6 diye diretiyordun. O peşin istiyordu, sen taksit. Alamadın zamanında. Şimdi kaybın, kaçan Avrupa Ligi nedeniyle 4 milyon Euro'dan fazla ve "panik atak" nedeniyle belki de 8'i verdin. Bu mu beceri? Ayrıca... Şekip Mosturoğlu'nun bir açıklaması var: "Son Fenerbahçe-Galatasaray maçından bu yana Adnan Sezgin'i görmedim" diye... Benim kuşlar ise haziran ayında "Villa Bosphorus"ta bir cuma gecesi saat 19.00'da 3 saat süren bir yemekte üç kişi bir arada olduklarını söylüyor. Görgü tanığının yalancısıyım. Stoch transferi filan konuşulmuş olabilir... Ben görmedim ama görene de güveniyorum. Ayrıca Emana'nın 2 milyon 750 bin Euro'ya teklif edildiğinde "hadi yaaa" diyen Adnan Sezgin'in, iki ay sonra 4 verip alamadığını da kuşlar söylüyor bana. Kuşlar yalancı ise mesele yok... Kuşlar haklıysa sorun çooook büyük... Young Boys, OFK Belgrad, PAOK ve Karpaty Lviv çıktığında torpilli kuralar gibi gelmişti basınımıza. Bakıyorum Kazakistan maçı için de "galibiyetle başlıyoruz" havası oluşturulmuş. Aman dikkat...