Kâhinler madara
olmaktan bıkmaz!..
7 Nisan 2010 01:00
Sezon başı başka finaller mutlak görülüyordu, ortalarda yeni adaylar çıktı, Fenerbahçe, Galatasaray, bir ara Trabzonspor, az öncesine kadar Beşiktaş, yeni yılda hep Bursaspor, tekrar Fenerbahçe; hep aday gösterildiler "kâhinler" tarafından. Son ortaya çıkan tabloya göre tahminde bulunmak kolay, mesele ortaya çıkacak tabloyu tahmin etmek. Bu lig, 31. haftaya kadar kahinleri dağıtmaya devam edecek...
En büyük "kehaneti" sezonun başında Federasyon'un başına asan Aziz Yıldırım olmuştu.
Kehanetin tutma riski baş gösterdiğinde de Özgener'i tacize başlamıştı.
Sayın Özgener'in "eleştiriyorum" diye bana kızgın olduğunu biliyorum, ama kendisi yanlışlara düşsün, biz de yazmayalım istiyor. Ben ise "ağam paşam" durumunu çoktan atlatmışım. Böyle bir rahatsızlığım hiç olmadığı için hep rahatım.
Son haftaların atamaları zaten durumu gösteriyor.
Fenerbahçe, Beşiktaş maçına haftalardır sarı kart sınırında getirdiği oyuncularını oynatabilmek için ligin en az kart gösteren hakemini aldı Kadıköy'e. Üstelik ilk yarı liderliğine kan doğradığı Kayseri soyunma odalarını krize dönüştüren hakemi de getirdi maçına.
Son 4 haftada 3 deplasmana çıkan Beşiktaş, bunların üçünü de ligin en az maç alan deyim yerindeyse "stajyer" hakemlerle oynadı. Kasımpaşa Özgür Yankaya, Denizli Abdullah Yılmaz, Ankaragücü Barış Şimşek...
İyi valla...
Bursa'ya "kıyak" tartışılmaz. Levent Kızıl var orada...
Ortada yapılanlar. Belki Denizlispor'un son dakikada penaltısı çalınsa ligin altı da üstü de bambaşka bir manzara alacak. İvankov kartlı olacak.
Son maçı da gördükten sonra anladım ki, Fenerbahçe'nin şampiyon olamaması durumunda Özgener yakasını ancak Bursaspor'un şampiyonluğu ve Galatasaray'ın üstünde kalacak bir Fenerbahçe sayesinde alabilir Aziz Yıldırım'ın elinden.
Kâhinler 8'de 8 sırasında Fener'i, çok gol attığı zamanlarda Galatasaray'ı, Mustafa Denizli'nin olacak gibi olamayan kehanetleri döneminde zaman zaman Beşiktaş'ı, bir süredir Bursaspor'u şampiyon yaptılar ve hep madara oldular.
Pazartesi gecesi ise Galatasaray'ın ilk 5 durumunun bile tehlikede olacağını tahmin edebilmiş bir tek kâhin yoktur herhalde.
İlkel kabilelerde büyücü kehanette bulunur, tutmadığı zaman da bir muhalifini seçer ve pagan anlayışının gereği tanrılarına kurban vermek istermiş. Böylece kendi yine kabilenin gözdesi, bir muhalif de eksik. Kimse de "efendi yağmur yağacak dedin ama yağmadı" diyemez, yeni kehanetlere boyun eğermiş...
Krallar değil kâhinler yönetirmiş ülkeyi...
Ayrıca Diyarbakırspora da "ben seni düşürmedim, sen kendin düştün" operasyonu başarıyla uygulanmış.
Ben nasıl eleştirmeyeyim bu Federasyon ve bu hakem atamalarını?..
Madara olmaması gereken tek kâhin ile el sıkışmaya bir başka spor dalının zaferini bahane ederek gidip, hiç olmazsa bir el sıktı Sayın Özgener...
Öpüşmeleri de yakındır...
POST-İT
Bir süredir devam eden "şike ve bahis" soruşturması kapsamında DIGITURK ailesinden bir ricam var. Şu "maç satın alma" seçeneğini bir an önce kaldırmalarını istiyorum. Başka bir isim altında maç görüntüsü satın alınıp seyredilebilir. Yoksa kendimi "ŞİKECİ-ŞAİBECİ" gibi hissediyorum. Digiturk'ten her maç satın aldığımda Sarıyer Savcılığına gidip teslim olasım geliyor.
Edepsizlik prim bile alabilir...
Son derbide milli kalecimiz Volkan'ın hareketi ile Dos Santos'un hareketi nedense gözlerden ve tabii ki yorumlardan büyük bir titizlikle kaçırıldı. Ayıbı örtenlerin ayıbı, yapanınki kadar büyüktür...
Yıllarca "kendini atıyor" diye Arif Erdem'in peşine takılanlar, uzun bir süre Sabri'nin itirazlarını tartıştılar.
Lugano'nun silkelediği hakemleri görmek, Volkan'ı ayıplamak, Santos'a bir sitemcik bile göndermek zül geldi onlara. Ya da işlerine gelmedi. Ya da çekiniyorlar...
Edepsizlik ve görgüsüzlük arasında gidip gelen final hareketi, oyunun sonlarında beynine kan gitmediğini söylüyor bana milli kalecimizin. Demek ki Kohler'e yaptığı son dakika girişimi, Lincoln'e diz attığı son dakika edepsizliği, ayağını kalçadan tribünlere salladığı son dakika terbiyesizliği maç biterken beynini beyaz peynire çeviriyor bu çocuğun.
Saydığım 4 "maç sonu edepsizliğinin" üçü Ali Sami Yen'de olduğuna göre bu çocuğun "kontrol problemi" var.
"Manik Depressif" teşhisi de konulabilir...
Lise meselesi
Bıktım bu meseleden...
Liseli olmayanların liseye karşı beslediği husumeti, kalkıp liselilerin liseli olmayanlara husumeti varmış gibi göstermelerinden bıktım...
Liseli olamamış, çapı liseli olmaya yetmemiş birilerinin "Galatasaray Lisesi" kavramına sataşarak Galatasaray'ı dövmelerinden illallah... Galatasaray liseli asla "liseci" olmamıştır ve olmaz, Galatasaray liselinin her şeyi "futbol takımı" asla değildir. Onların değer verdiklerine de dışarıdan gazel okuyanların aklı yetmez.
Ama liseli olmayanın her şeyi "futbol takımı" olarak tıkalıdır.
Bunu anlamamak için liseli olamamak yeter... Hakikaten de yeter!..
Liseli olmayanların iki yıldır istikrarlı bir biçimde (!) beşinciliğe yerleşmeleri, lise dışının çokbilmişliğindendir. Onları koruyanlarında bir şey bilmediğindendir.
S-ÖZ
"Top yuvarlaktır ve oyun 90 dakika sürer, gerisi teorilerden ibarettir."
Sepp Herberger
Hani "yürümeye uzak ama taksi tutmaya yakın" mesafeler vardır ve insanı kahreder. Şampiyonluk Bursaspor'a o kadar yakın ve uzak!..