Kaleci meselesi

A -
A +

Şu anda dakika 80. Ben yazıyı yazmaya başlıyorum. G.Saray 1-0 önde. Tersi beklenen ve umulan bir maçtan üç puanla çıkmak üzere. Bu saniyeden sonra gol yerse yazıyı değiştirmemek için dakika dakika tamamlayacağım. Oyunun seyri de G.Saray'ın takılmasını bekleyenlerin umdukları doğrultuda bol miktarda gözüktü. Oyunun başında, Beşiktaş maçı daha fazla "kafaya takmış" bir tavırda oynarken, G.Saray biraz daha "temkinli" bir oyun planı seçmişti. İlk yarının son 6-7 dakikasında Beşiktaş, yoklamanın da ötesinde bir baskı kurdu. Çizgi üzerinde gidip gelen top, Leo Franco'nun beklenmedik çevikliği ve şansı, devreyi berabere bitiren en büyük faktör oldu. Dakika 82. Golü yediğinden beri Beşiktaş ısrarla puan için geliyor ve o anda da kalabalık geldiği topta fazlasıyla övdüğüm Franco'nun yarım yamalak yumruğu, Sivok'tan beraberlik golüne dönüşüyor. 83'ten itibaren bir gol daha olursa bunu Beşiktaş bulur diye düşünmeye başlıyorum. Çünkü Arda yok, Keita yorulmuş ve G.Saray topu ileri taşımak yerine, ileri atıyor. Ev sahibi takım ise daha yerden ve ayağa geliyor. 85'te düşünüyorum beraberlik yakıştı mı diye. Madrid üstüne bakarsanız, böyle zor bir deplasman iyi bitirilmiş olabilir. En azından yukarıda kalmak, Beşiktaş'la mesafeyi korumak ve bu zor dönemeçte bir puan daha cebe atmak... 88 bitiyor. G.Saray'ın 1-0'la oyunu alıp götüreceğini düşünmesinin hata olduğunu vurgulamak istiyorum. Çünkü 1-1'den sonra geliyor kazanmak için ama istediklerini yapacak zamanı kalmamış. Çünkü Madrid sonrası ekonomik oynamak istediği o 20 dakika pahalıya mal oluyor ve son dakikalarda görüyoruz ki, fizik gücü eksiği olmayan ve bir hafta dinlenerek bu maça hazırlanan Beşiktaş'tan eksik değil, hatta biraz fazla. Şimdi bu durumda böyle bir tablo çıkaran, Madrid üstüne Beşiktaş sonuçlarını alan Rijkaard, hoca değil diyenlere bol malzeme verebilir. Mustafa Denizli'yi zaten sorgulamaktan çekinmeyenler var. Oysa bu kadar sıkıntının içinde G.Saray'ın iyi bir iş başardığını düşünerek 90 artılara giriyorum ve görüyorum ki, üç puanı isteyen ev sahibi değil, konuk takım. Bitiş düdüğü çaldığı anda kurtardıklarıyla kahraman mı yapsam Franco'yu diyorum. Çizgiden çektiği toptaki çabukluğunu övmek istiyorum ama elinden sektirip çizgiye kaçırdığında ve yediği goldeki tuhaf yumruğunda da eleştirmek istiyorum. Tereddütüm Franco'dur...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.