Ben "şüpheci" ve meraklı" olması gereken bir meslek gurubundanım. Bu ikisi olmadığı zaman ben yok olurum. Ya da birinin "borazanı" olanlardan olurum. Şüphe "bilimin", "merak" ise "ilmin" beslendiği iki ana damardır. "ihtiyaç" ise bilimin temel tahrik unsurudur. Bu nedenle benim görmemi bekledikleri şeylerden fazlasını görmeye çalışmak zorunda hissederim kendimi. Bu nedenle hep merak eder, şüphe duyar ve "neler olup bittiğini" kendi yöntemlerimle araştırmaya çalışırım. Naklen yayın ihalesi biter bitmez iş yerlerine dönen yöneticilerin "acilen" başlattığı operasyonu biliyorsunuz. Maraton ve Şansal-Erman düetlerini bitirmişlerdi. Sonra yerine eli yüzü düzgün ama etki alanı çok geniş olmayan bir program eşliğinde görüntüler ve gecenin maçı irdelenmeye başlanmıştı. Merak ettim "reyting" ne durumda diye?.. Kanalın yaptırdığı bir araştırma ve kendi bulgularım beni doğruladı. Beyler... Yeni haliyle, yani "Stüdyo futbol" haliyle reyting aynı... Aaaa... Evet aaa... Reyting Şansal-Erman veya Melih Şendil'in sunduğu iki programda bir değişiklik göstermemiş. Demek ki seyredilen şey; maçların ilk verildiği program oluyormuş. Görüntülerin ilk seyredildiği yer oluyormuş, pozisyonlarını görmek için seyrediyormuş seyirci Erman ve Şansal'ın programını. Onların yanılgısı ise, kendilerini seyrettiklerini sanmalarıymış seyircinin. Maçın görüntülerini önce kendi kullandığı ve sonra servise koyduğu için bütün görüntü alan kanallardan "önce" olmanın avantajını yiyorlarmış meğer. Daha "iyi" olmanın değil... Buradan da şu sonuca varıyorum: "Maç görüntülerini ve pozisyon tekrarlarını, golleri ve tartışmalı pozisyonları beklerken araya 'kımıl zararlıları' adlı bir belgesel bile koysanız yine aynı miktarda seyredilirsiniz." 8 maç sizde... Tamamıyla... Goller ve pozisyonlarda sizde... Kimsenin giremediği koridorlar maç öncesi ve maç bitiminde yine sizde... Bu avantajı kullanarak maç bitimi kavgaları, ilk açıklamalar "doğal" olarak sizde... O nedenle "kalite" değil, "öncelik" avantajıyla seyrediliyormuşsunuz. Bunu ben değil, yayıncı kanalın araştırması sonucunda ortaya çıkan sayılar söylüyor. Zaten "restler ve blöfler" çekildi, pek çoğunu "görmediler", o nedenle bütün "majör" kanalları ve oraların önemli isimlerini ziyaret eder oldu, kendileri olduğu için maç sonralarının çok seyredildiğini zannedenler. Televizyon, ikili ilişkiler, dostluklar, tanıdıklar, sağlanan avantajların size sağladığı avantajlar, "getiriler" ve "götürüler" arasında bir yere kadar yapılır. Zaten yeni yapılanmaya verilen destek de ortada... Birden bire yeni yapılanmasına majör takımların verdiği desteği de görüyorum ben... Bakın yıllardır olmayan oluyor ve ihale sonrasında Sabri-Ferrari-Aykut Kocaman, birden bire yayıncı kuruluşa konuk oldular. Gerisi de gelecek... Demek ki seyirci gibi kulüplerde "marka değerini" koruyan kaliteden yanaymışlar... Bu takım adamı hasta eder Beşiktaş adamı hasta eder... Taraftarı zaten "ruh hastası" oldu çoktan... Başkanı bir süredir "sinir hastası..." Teknik Direktörü anjiyo-stent arasında kalbi kırık... Bu kadar "hastalık" arasında, bu takıma ilaç olarak "tek doz Galatasaray ve yatmadan önce" gerekiyor galiba... 90'lara sığmayan takım Biri Bursaspor... Çok iyi başlıyor, çok da iyi oynuyor ama bir türlü "maçı bitirmeyi" beceremiyor. Fenerbahçe karşısında ilk yarıdaki lig maçı ile kupadaki rövanş maçı bunun tipik örneğidir... Diğeri Fenerbahçe... 8-10 maç ben sayarım ki, rakip "işi şavulladım" dediği anda maç bıraktı. İşi uzatmaya bırakacak kadar "uzatan" bir takımın risk faktörü taşıyarak oynadığını da kabul etmek gerekir. Valiler sevinemez!.. Bu ikinci vali operasyonu oldu Sayın Başkan Aziz Yıldırım'ın. Gaziantep sonrası Manisa valisi de nasibini aldı. Bir gün Kadıköy'de Beşiktaş maçı olsa, Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül orada bulunsa ve Beşiktaş yendiği için oturduğu yerden kibarca iki elini çırpsa, "devletin cumhurbaşkanı nasıl alkışlar Kadıköy'de rakip takımı" denecek mi?.. Valinin ne farkı o anda orada... Ben Kadıköy derbilerinde İstanbul Valisi Muammer Güler'i de çok seyrettim. Pek mutluydu da... POST-İT Ne kadar ilginç değil mi, aylardır hayalini kurduğu ve eline geçen her fırsatı oynayarak kullanamadığı maçların ardından, Galatasaray ilk kez lider oldu ve o da oynamadığı tek hafta da oldu. Şimdi Beşiktaş maçında ister misiniz, oynayarak bıraksın yine liderliği!.. S-ÖZ İnsan, yaşlanarak değil, yaşayarak olgunlaşır. Yaşlanarak olgunlaşan armuttur... Peyami Safa >> Şu aksak puan cetvelinin eksik maçları yukarıya uygun tamamlandığı takdirde, zirve ve kümede kalma mücadelesi yeniden başlayacaktır, ona göre kendinizi hazırlayın.