G.Saray'da "ipe un sermek" sendromu çok ağır bir diyet ödetti. İlk 45 dakikada maç bile gidebilirdi. Oyun başladığında, birden bire gelen soğuk havaya rağmen seyirci sıcak, G.Saray ılık, ortam hararetli ve rakip el yakmaz vaziyetteydi. İlk yarım saat Ayhan ve Ribery'nin ağırlığını koyduğu oyunda, yanlardan gelebilen G.Saray, pres ve yüksek tempoyla iki de gol üretti. Yani sağ tarafta Cihan ve Ribery'nin neler yapabileceğini gösterdiler. Ama sol tarafta Hasan yok mu o Hasan!.. Sıfıra gideceğine içeri dönen, iki çalım atmasına rağmen rakip defanstaki oyuncu sayısını daha da artıran, maçın içinde hep iki kere ikinin beş ettiğini kanıtlamaya çalışan Hasan... Hem kaptırdığı toplarla, hem de birebir bıraktığı Ergün'ün sıkıntısıyla sol kanattan iki golü buyur ediverdi. Oysa Ribery'nin asistleriyle iki gol bulan G.Saray'ın, çok pas yapıp soğukkanlı bir oyun oynaması lâzımdı. Rakibi de, kendi takımını da dağıtan Hasan Şaş, olmayan gerilimler üretip kanatları inkâr ederek oynamaya başlayınca, G.Saray çok büyük bir sıkıntının kucağına düştü. Konuk takımın en büyük silahı olan, "ayağa çabuk çıkış"lar başladı ve 2-0'dan sonra, "ipe un seren" G.Saray'ın geriye bile düşmesi futbolun adaletiydi ama olmadı. İlk yarıda Serdar Tatlı da bildiğiniz gibiydi. Üç aydır ilk defa maça çıkan Serdar Tatlı, Ribery'ye yapılanları süzemezken, adaletli davranmayı G.Saray'ı cezalandırmakla karıştırdı. Üstelik bu denli süratli bir maçta pozisyonlara da çok uzak kaldı. Belli ki; ikinci yarısı ya hep, ya hiç olacak ve unutulmaz bir maç yaşanacaktı. İkinci yarıda yine "şipşak" oynamaya çalışan G.Saray, iki gol daha sıkıştırdı. O sürate dayanacak takım tabii ki çok az. Ama o süratli sıkıştırma bittikten sonra da G.Saray'a gol atmak çok kolaylaşıyor. 4-2 kazanılan maçta Ankaraspor'un üç mutlak gol pozisyonu olduğunu düşünürsek, ortaya çıkacak olan tablo pek iç açıcı olmuyor. Wederson sol tarafa çok iyi kaymalar yaptı ve bunlara son 10 dakika hariç çare üretilemedi mesela. Savunmada görünen Wederson, Cihan, Ribery ve Sabri yan yana geldiğinde bile oraya iyi saldırılar yaptı. Samet hoca bunu iyi düşünmüş ve iyi görmüştü. Ama genç Uğur oyuna girdikten sonra ve biraz da her bir deparı 30 metrenin üzerinde olan Wederson tükenince, G.Saray'ın sıkıntısı da bitti. Kanatlardan bir türlü etkili olamayan G.Saray, bu konuda tek yetkili olan Ribery'yi de inkâr ettiği dönemde iki gol yemişti zaten. Ancak ikinci yarıda 10 dakika doğru oynayan Hasan Şaş, bir de yapılışı ve hazırlanışıyla kariyerine geçecek bir gol üreterek maçı da bitirdi. Ama golden sonra yine kanatları yok sayan Hasan Şaş, inanılmaz top kayıplarıyla oynadı mesela. Özetle G.Saray'ın 15 dakikalık "şipşakları" biraz daha fazla yapabiliyor olması şart diyorum. Ayrıca son 15 dakikada eğer skor müsaade etseydi, ya da her şeye rağmen Arif'i de oyuna alır, böyle bir maçın içinde tutardım diyorum. Zaten belki de bu nedenle G.Saray'ın hocası ben değilim, Hagi!..