Ben gergindim... Hani; ağzıma bir parça kömür soksalar, kısa bir süre sonra elmas olarak geri alacakları türden gergindim... Oysa takım çok sakindi... Oyuna iyi başladı, ileri 5-6 kişiyle çıktığı oldu üstelik duran toplar dışında gerçekleşti bu dediğim şey. Kewell'ın yokluğu sağ tarafta "yerim dar" diyen Arda'yı sola atmış o da orada harikalar üretiyor. Olağanüstü koşuyor. İlk yarıda iki sıradan lig maçını çıkaracak kadar koştuğunu söyleyebilirim. Çocuk pres yaptı, geri gelip sayıyı bir fazla tuttu savunmada ve ileri en az hatayla çıkan adam oldu. 15 ile 30 arası ortaya kadar ancak gelebilen takımın öndeki savunması Ayhan'ın dayanılmaz yalnızlığına mahkum etti takımı. O bölümde ortadaki direnç azalmış, bir ara hiç kalmamıştı. Sanctis'in müthiş refleksi bize yararken, ilerde final vuruşları ve final pasları istendiği gibi olamadı. Ama bizim sakin çocuklar, ilk 14 dakikada acımasızca tavır koyan İngiliz hakemin at gözlüğüne yenik düşebilirlerdi. Üstelik iki sarı çıkmıştı bedavadan. Benim bildiğim ilk 14 dakikada bir takım iki sarı görüyorsa, o takım oynamıyor, rakibi de oynatmıyor demektir. Oysa sahada öyle bir şey yoktu. İkinci yarı başlarken Lizbon ayazında hâlâ daha kömürü hemen elmas yapacak durumdaydım... Oysa iyi başladık ve pas yüzdesini de ele geçirdik. Sonra 2000'den kalan son oyuncu Emre Aşık geceye yakışanı yapan yakışıklı oldu. Sonra 2'yi bırakın 3'ü ve 4'ü kaçırıyoruz derken ikiyi de bulduk. İlk golü iki stoper üretti ama ikinci de gecenin sonlarına doğru Arda'ya katılan Ümit Karan ve diğerleri bendeki kömürü kömür olarak bıraktılar. Kayıp halinde Skibbe'ye kızamazdım.. Çünkü kulübesi 23 Nisan şenliklerine hazırlanan çoluk çocukla doluydu. Beyler; bu bir zaferdir... Bu unutulmaz bir başlangıçtır... 2000 ruhunun hayata dönmesi ve bir anlamda "tarih yazılacaksa" bunu yazacak olanın Avrupa'nın en ucuna attığı imzadır... Reyeslerin, Aymarların, Cardosoların, Suazoların önünde oynanan bahriye çiftetellisidir... Hayırlı olsun...