Aykut Hoca... Ben her şeye rağmen, ateşten gömlek giyen bir adamın yapmak istediklerini anlamaya meyilliyim. Aykut Hoca'dan umudunuz varsa şayet, sabırlı da olmak zorundasınız. Kariyeri ve şöhreti ne kadar olursa olsun görev yaptığı yerde tüm birimlerin; sadece ve sadece başkanın takımı dizip onun istediği oyunu oynatmak zorunda olduğunu, onun istediğini onun istediği kadar oynatmakla yükümlü olduğunu bilen biri olarak gölgeden güneşe çıkmaya alıştığını idrak edenlerdenim. Şu son cümlemin uzunluğu kadar zordur işi... ARDA KAPTAN... Bizi bekleyen yarım sezon için ondan da çok ümitliyim. Çok iyi geçireceğine ve sakatlıklardan kurtulup müthiş bir çıkış yapacağına inanıyorum. Sezon sonunda hayallerine kavuşup 2011-2012'yi Avrupa'da top koşturarak bitirmesini bekliyorum. Güvenim Londra'da açılacak işkembeci olmamasından değil, onun olgunlaşacak bir evrimi tamamladığını düşünmemden kaynaklanıyor. Yeni stada çok yakışacağını hayal ediyorum. Sorunluluktan sorumluluğa geçeceğini hissediyorum... ŞİDDET YASASI... Federasyon Başkanımız Mahmut Özgener ve ekibi çok iyi hazırlanıp harika bir sunumla "şiddet yasası" konusunda çok önemli bir adım attılar. En kötü yasa bile yasasızlıktan iyidir; diyerek kendilerini eleştirenlere değil, yakın bulduklarına anlatmalarına rağmen yeni yılın "pembeleri" arasında görüyorum çabasını. Önemli olan yasa değil, onu uygulayacak yürektir. Stat holiganlarının artık meydanı eskisi kadar boş bulamayacaklarını hissediyorum. Yeni yılda kavga artık çok "pahalıya" mal olacak... aziz başkan... Başkandan umutluyum. Halkın ve çoğunluğun takımını halktan ve çoğunluktan esirgemekten imtina edeceğini kabullenmek istiyorum. Sevgi dolu yardımsever yüreğini, yüzündeki "acımasızlık" ifadesiyle kamufle etmekten vazgeçeceğini algılıyorum. "Herhangi bir branşta ben yenildiysem, bundan mutlaka hakem suçludur" felsefesinden vazgeçmesini umuyorum. Basketbolda şampiyon ligi, ikinci bitireceğini görür gibiyim. Büyüklüğünü güdük olgulara hapsetmeyeceğini ummak istiyorum. Bu yıl soyunma odasına inmesini beklemiyorum mesela... adnan başkan... Yüreği takımı için çarpıyor ama biraz "aritmi" olduğunu yani ritim bozukluğu olduğunu kabullenmeliyiz. Rakibi üç dev ismi hazırlık kampına atarken, Adnan Başkan eski oyuncusunu bile ikinci yarı hazırlığına yetiştiremiyor. Bedavaya alacağını parayla alabiliyor, ya da alamıyor. Takımın üzerindeki "sevgisizlik" şemsiyesini katlayıp bir kenara koyamıyor. Biraz daha ucuza almaya çalıştığı adamlar için çok daha büyük bedeller ödemek zorunda kaldığını idrak edemeyen bir anlayışı var arkasındaki yönetimin. Birbirini sevmeyen insanlar yine bir arada olacaksa, kim gelirse gelsin fark etmeyecek bu takım için. Mart ayında ibra edilmeyebilir korkusunu yaşıyorum... yıldırım başkan... Taraftarı bile artık "yeter başkan" diyebiliyorsa, demek ki başkan çıldırmış. Kafaya takmış belli ki 1 numara olmayı. Hâlâ daha Alex röportajından geride kalıyor üç dev adamı havaalanına indirdiğinde ama bunu kırmaya kararlı. Üstelik bu dev isimleri, Necip, Cenk, Ali Kuçik, Muhammed gibi gençlerin teknik kapasite ve karakter gelişmesi eğitimini tamamlamaları için getirdiğini söylemesi, bende hayranlık uyandırdı. Üç büyükten üçüncüsü olmayı içine sığdıramadığı her halinden anlaşılıyor. 2011'i Beşiktaş yılı haline getirmeye çok kararlı görüyorum kendilerini... hagi hoca... Necati en kolayından takıma katacağı, en azından en masrafsız biçimde Antalya kampına bir taksiyle takım değiştirecek kadar kolay katabileceği bir isim. Ama Kazım meselesi var ya, başkanla birlikte Hagi'yi bile götürür. A gurubuna O RH pozitif verip anında öldürmek gibi bir şey olur bu hamle. Hagi daha ilk idmanda döver onu. En sorunlu yer olan orta alan eskisi gibi. Oranın topu getirmekte zorlandığı yere adam arıyor takımı, oraya topu getirecek adam yerine. Ya onu dinlemiyorlar, ya da o söylemiyor derdini. En kötüsü ise söylemesi ve dinlememeleri... şenol hoca... Takımın eksik kalma ihtimali olan yerlerini bile yedekledi. Yönetimin müthiş refleksleri sayesinde adamlarını orta Avrupa ülkelerinden seçip, hazırlık kampının içine atıverdi. Üstelik herkesten önce açtı yarım sezonu ve tüm oyuncuları yeni yıl partileri yerine düz koşuyu seçti. Başarmak için tecrübesini ve bilgisini kullanıyor. Orada yapılan her şey doğru olabiliyor o zaman. Sevk ve idarenin kitabını yazmaya devam ediyorlar. Son yıllarda bulunduğu yeri bu kadar hak eden bir takım olmamıştı hiç. Bu yılın en pembesidir Trabzonspor ve bir gerçektir... ertuğrul hoca... Evrimi tamamladı takımı. Avrupa kamburunu attı sırtından. Oradaki eğitimini de tamamladı. Şimdi daha rahat olacaktır. Seneye çıkacağı Avrupa macerasının hangi kategorisinde olursa olsun, daha başarılı olacağı da kesindir. Yönetimini huzursuz etseler de Bursaspor artık bir kimliktir. Buram buram futbol kokmaktadır. Oyuncu satmaktan kaçınmaları nettir. Bunun bir nedeni de bazı oyuncularının sanıldığı kadar çarpıcı olmadığı, onların ancak bu kentin ve bu takımın içinde kaldıkları sürece büyük olduklarıdır. Onların 2011'i daha da yeşil olacaktır... --------------------------------------------- Yeni bir yıl, yeni bir ay, yeni bir hafta derken her şeyin eskisinden beter olmasından korkmayı bir yana bırakıp, umut dolu yazılar yazmak istiyorum. Galatasaray'a bakıyorum, Aziz Başkan'a bakıyorum, şiddet yasasına bakıyorum, transfer manyağı olmuş Beşiktaş taraftarına bakıyorum, futbol dışındaki sporlara bakıyorum ve bir yer geliyor tıkanıyorum. 2011 için "ümitli" olmak istiyorum. --------------------------------------------- POST-İT Galatasaray'ın sorunu kaleci değildir mesela... Kaleye topun çok kolay gelebilmesindedir. Yanlış ve hatalı bir takım oluşturup maçı kalecisinin kurtarmasını beklemektedir sorun. Sorun defansta da değildir. Sorun defansa zorlanmadan gelebilmelerindedir rakiplerinin... S-ÖZ "Her şey incelikten, ama sadece insan kabalıktan kırılır..." Ümit Aktan Schuster ne istediyse fazlasıyla getirdi ve önüne yığdı Demirören. Galatasaray ise çok başarılıymış gibi aynı takımla dün sezon açtı. İşte aradaki farkın nedeni.