Birbirleriyle bile yeni tanışan bir takımın taraftar ve statla da yeni tanıştığı maç, aslında başlamak için en zor yerde duruyordu. Şampiyonlar Ligi için "kalabildikten sonra transfer" felsefesi de bu iştigali destekleyen faktörlerden biriydi. İç sahada 4 stoperle oynamak da... Pozisyon bile bulamadan, hatta şut bile deneyemeden iki tane içeri almak ne kadar abes ise 88 ruhunu Bükreş'te üreten Fransız hakemin bir benzerini buradaki maça atamak da o kadar abese çomakla dalmaktı. Oynasan bile seni bozacak bir Fransızı dikmişler maçın başına, çaldığı çolak, çalmadığı topal... Transfer politikasından bu maçın dizilişine kadar her konuda otopsiye başlanmışken Nonda'nın golü biraz manzarayı değiştirdi. İlk yarı biterken 10 dakikalığına G.Saray eziyor rakibini ama hakem penaltı dahil herşeye kör bakıyor. İkinci yarı golle patlıyor, bizim tepeden tırnağa her tarafı yanlış takım. Ama gerisi gelmiyor. Sonları ise yorgunluk ve üstüne Romenlerin düşürdüğü tempo ve ardından da yorgunluktan mütevellit topla çok oynama durumu. Bu kadronun Şampiyonlar Ligi'ne ilgi duyması da abesle iştigaldi zaten...