Nasıl futbol yazayım ben şimdi.. Oynamaya takati kalmamış, aklı gün boyunca buruk ve acılı haberlere takılmış, puan mücadelesinden çok sahada Mehmetçik dayanışması içindeki takımların sahte mücadelelerinin içinden nasıl futbol analizleri çıkarayım?.. Onlar oynamak istemedi ki, ben yazmak isteyeyim... Acizliğini, kalleşliğinin döl yatağında cenin gibi büyüten, hayatını kaybeden askerlerime karşı kedisini bile vermemekten söz edebilen bol bıyıktan öteye hiçbir şeyi olmayan, ülkemin askerlerini dağlarına çekmeyi sinsice planlayan, ölebilecek bir çocuk resmini 50 yıl bize karşı kullanmayı planlayan, namertlerden kurtulup, nasıl futbol yazayım... Gidip aşağılarda bir yere iki tokat atıp gelesim geliyor... Öfkemizi kontrol etmekle büyüklüğümüzü göstereceğimizi biliyorum... Aslında oralarda fena halde dayak yediklerini de hissediyorum... Şehitlerim için bir mesaj verme imkânını sunan Oğuz Tongsir'e çıkışını anlamsız buldum ve yadırgadım Feldkamp amcamızın... Bir algılama sorunu yaşadığına inanıyorum. Beşiktaş maçı öncesinde kampı felç eden "Felçkamp" yaşı itibariyle futbol kampı ile temerküz kampını iç içe yaşamış olabilir. Ama tek kelimelik üzüntü belirtisi bile bana yeterdi. Acizlik kalleşliğe hep hamiledir... Şu anda da onların dağlarında kış başlamadan üstelik PKK'ye doğum yaptırdığımızı biliyorum... Biraz sancılı olacak ama, bizim içimiz acıdı, onların da içi boşalacak... > S-ÖZ "Ev yıkanın, evi yıkılır.." (ASLANLAR GİBİ BİR TÜRK ATASÖZÜ...) > Ferrari'sini satan salaktır Sen sat aslan gibi Ferrari'ni, düş yollara dağ bayır, insanlara da bunu tavsiye et... Gıcık olduğumunun bilgesi... Ne bilgesi ya... Salak o salak... Dünyanın hemen her ülkesi futbolda devamlılık sağlamak için, ana milli takımın başındaki hocanın bir altındaki adamı hazırlar. Hatta ümit milli takımın da, bu iş için yeterli bir hazırlık olduğu söylenebilir... Abdullah Avcı, Raşit Çetiner, Ünal Karaman bu yoldan saptırıldılar. Terim bile o yoldan gelmişti oysa. "Devam" olamıyoruz. "Devam" olursa "gelişme" olur. Herkesin kendi tarzı yerine, en iyi tarzın "devamı ve gelişmesi" sağlanabilir ancak. Biz ne yapıyoruz?.. Yıkıp baştan yapmaya bayılıyoruz.. Bir Abdullah Avcı ortada işte... 17 yaş altı takımının meyvelerini birçok takım hâlâ yiyor. Yarışmacı hoca olarak da yaptıkları ortada. Milli takım ondan yararlanamıyor ve o bir büyük takımı önce hak ediyor, sonra da hakkını alacak. Hikmet Karaman, Güvenç Kurtar temmuzda kar yağdırıyorlar. Giray Bulak malumunuz. Her gün kongre yapan bir camianın takımını sponsorsuz da olsa taşıyor. Bülent Uygun?.. Diğer yanda Feldkamp, Lorant ve disiplin hastası hocalar. Bir B planı bile olmayan "bilgeler.." Ferrari'sini satan Kasımpaşa ortada işte... Söylediğim Ferrari, Raikkonen'in Ferrarisi değil. Hamilton'un hatalar zinciri ile de ilgisi yok. Benim söylediğim insanlar, ya arabadan anlamıyordur, ya da "kâr-zarar" konjonktürünü sadece para bilançosundan ibaret sanıyordur... Hocaların sistematiğinden ve matematiğinden hiç anlamıyordur... > İstanbul'da bir güzel... ..İstanbul kadar güzel.. Şu köhne Bizans'ın en güzel şarkıları geçti elime. Bu konudaki müthiş bir çalışmayı sayın Vali Muammer Güler'in imzasıyla elime geçirdim. En güzel "İstanbul şarkıları ve türküleri" bir araya getirilmiş. Müthiş bir çalışma.. İstanbul işkence ama şarkı ve türküleri hâlâ çok güzel.. İstanbul İl Özel İdaresi'nin bu çalışmasını kutluyorum. Teşekkürler Sayın Valim... > Fıkranın sırası mı? En güncel fıkradır bu... İster futbol alemine, ister terör belasına monte edin... Polis ve Temel'in yerine Ziya Doğan'ı veya sevgili kedileriyle Barzani'yi bile koyabilirsiniz. Size kalmış algılama biçimi... Temel, kahveden çıkınca kapının önünde bir saatlik bir gecikme için park cezası yazan trafik polisiyle burun buruna gelmiş. "Yazma şu cezayı memur bey" demiş... Polis onu hiç umursamadan cezayı yazmaya devam edince, polisin bir "İşgüzar" olduğunu söylemiş... Polis Temel'e şöyle bir bakıp, "Aşınmış lastikler" için ikinci bir ceza makbuzunu yazmaya başlamış... Temel, ne kadar ceza yazarsa yazsın, ona vız geleceğini söyleyince polis ilk iki ceza makbuzunu arabanın sileceği altına sıkıştırıp üçüncü makbuza başlamış... Bu sürtüşme 20 dakika kadar sürmüş, polis ceza üzerine ceza yazmış... Temel hiç oralı olmamış... Yürümüş, karşı kaldırımda park ettiği arabasına binip, sürmüş gitmiş... > Evdeki hesap Çarşı'ya uymalı Liverpool maçının özeti bile en az 2.5 milyar insana ulaşacak. İzinli pankartlardan oluşacak bir şov bekliyorum İnönü'de. Birçok bölük pörçük pankart yerine maçın en can alıcı yerinde tek büyük ve İngilizce büyük bir pankart saatlerce çığırmanın ötesinde şeyler anlatacaktır dünyaya. Damardan ve iyi hazırlanmış bir hamle tam Çarşı'nın işi. Evdeki hesabı Çarşı'ya onlar uyduracak... Gösterin bakalım dünyaya, Çarşı nelere karşı?.. > POST-İT Bakın, havalar da bozdu. Carlos'un oynadığı çizgide, sahaya en yakın iki sıraya, "maç izleme riskinden" dolayı indirim uygulanmasını teklif ediyorum. Adamın rüzgârından cereyanda kalıyor iki sıra seyirci ve soğuk algınlığı başlayacak. Ön sıralara "tribün riski" taşıdığı için indirimli tarife öneriyorum.. > Feldkamp'ın şehitler için bir küçük mesaj verme imkânını kullanmamasını çok yadırgadım. Çok talihsiz bir andı tecrübeli futbol adamı için... Kullanamadı...