Adnan Polat'ın vücut dili

A -
A +

Makbul başkan, camiasına olmayacak düşler kurduran ve bu düşler gerçekleşmediğinde ise ne yapıp edip, mutlaka camiasının dışından bir suçlu bulabilen başkandır..." Onlardan değildi o gece canlı yayında... Ben; bu işlerden anlayanlardan, yani vücut dilini yorumlayabilenlerden de fikir aldım ve belirttiğim kanaate vardım. Mesela... Birlikte çalıştığı hocasının "duygusal işbirliği" konusunda sıkıntılar çektiğini bildiğini hissettirdi ama dillendirmedi. Bu konuya yönelmek zorunda kaldığı her hamlede "kurumsal yapıyı' korumaya çalıştığını gizleyemedi. Belli ki eli cebinde olsa kendine çimdik atacak, acıtacak ama belli etmeden anlatacaktı. Mesela... Bazı soruların Galatasaray Başkanı'na "sorulabiliyor" olmasından dolayı gergindi ve bu verdiği eslerden, ayak ve destek kolunu değiştirmesinden, tonlamasının değişmesinden hemen anlaşılıyordu. Bu soruların açmazlığından değil, sadece "hay bu sorularla beni karşı karşıya bırakanlara" kızgınlığından geriliyordu... Mesela... Fazlasıyla analitik bir sistemi metodik bir çalışmayla uygulayan; "bunu iyi bilen ama sadece bunu bilen" bir hocayla çalışıyor olmanın sancıları vardı cümle aralarında. Buna ek olarak Türk oyuncusu ile Türk spor medyasının "kaotik beslenme alışkanlığına" karşı duramadığını da fark ettim... Mesela... Bu denli "dedikodudan beslenen" bir ülkede "polemiksever" alışkanlıklarımıza karşı çalışmak zorunda olduğunu; hocasına anlatacak köprüleri kuramadığını satır aralarından yakaladım. Bu hatayı kendinde bulduğunu bedeni söyledi ama dili asla... Mesela... Oraların ağası gibi değildi emsallerine oranla. "Alemi ikna ederek" hocasını ve kaptanını, hatta "iletişim sorunlusu olan transfer nöbetçisini" koruyacağını düşünüyor olması onun insanlık kalitesi gibi geldi bana ama aynı zamanda da yönetim aczi gibi de geldi... Mesela... Çıkabilecek en doğru yeri bulmuştu ve ne yazık ki bu ülkede kendini 'canlı canlı' teslim edebileceği görsel platform sayısı üçü bile bulmuyor. Hata bizim kirliliğimizdedir başkanlardan çok. Doğru yerdeydi o gece... Mesela... Hiçbir sorudan korkusu yoktu. Şimdiye kadar olmadığı bir şekilde; "Bunları sormayın" veya "bunu konuşmayalım" dememiş, çanak sorular hazırlatmamış, belagati ve hitabeti yerinde, ambalajlanmış umutlar pompalamayan bir tavırdaydı... Kısacası... Başkan o gece formundaydı... Ben içten buldum. Samimi olduğunu, kendisiyle birebir görüşmüşlüğüm olduğu için inanarak söyleyebilirim. Uçmadı. Olabildiğince açıktı. Netti. Olmayacak şeyler vaat etmedi emsallerinin aksine. Hocası, şirketleşme, yeni stat, transferler konusunda inandığını esirgemeden söyledi ve işin pek rastlanmayan tarafı; asla kendine yontmadı. S-ÖZ "İnsanları bulundukları yerden değerlendirin, asla sizin bulunduğunuz yerden değil..." Trafiğe bak Önce bayram geliyor. Bayram Belçika maçıyla başlayıp Basketbolun coşkusuyla sürüyor. Sonra Spor Toto Süper Lig muhteşem maçlarla açılıyor. Bank Asya ve İddaa Birinci Lig sarmal coşkuyu azdırıyor. Bayram biterken basketbolun finali var referandumun üstüne. Bundesliga, Premier Lig, La Liga, İtalya, Fransa cabası. Bu hafta ne yapıp edip şu bayram gidişi ve dönüşünde hayatta kalmaya bakın çünkü çok şey kaçırırsınız trafikle cebelleşeyim derken... Çalışmak ölümcül, tembellik uzun ömürdür... Benim ters çalışan mantığımın beynimde kontak yaptığı bir anda rastladım bu denkleme... "Spor iyi bir şeydir, aktif spor yapamıyorsanız yürüyün yeter" diyenlere cevabım "hiç erken ölmemiş" postacı var mıdır?.. Bütün gün yüzüp, bütün gün deniz mahsulü ile beslenen, bol su içen bir balina neden şişmanlar?.. Bütün gün zıplaya zıplaya koşan ve sürekli hareket halinde olan bir tavşan neden en fazla 14 yıl yaşar?.. Neden aktif sporu bırakmış ve formunu koruyabilen insan sayısının 55 misli deforme bedenlere sahip eski sporcu vardır?.. Veee... Hiçbir şey yapmayan ve üretmeyen, hiç koşmamış ve çalışmamış bir kaplumbağa neden ortalama 450 yıl yaşayabiliyor?.. POST-İT Milli Takıma giden oyuncuların başarılı olması takımlarına "mutluluk" vermeli değil mi?.. Arda-Nihat-Hakan Balta ve Tuncay'ın milli performansları ile takım performansları arasındaki fark ise taraftarlarına "endişe" veriyor. İlginç değil mi?.. Büyüklerden en büyük üç kulübün başkanından; acaba hangisi, karşısındakileri tespit etmeden ve sorulara çerçeve çizmeden canlı yayına çıkacak cesarete sahiptir?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.