Adresi belli yazılar

A -
A +

Gheorghe Hagi: Kimliksiz puanlar Ben G.Saray'ın korktuğunu belli etmesinden korkuyorum. Artık bunu da yaşamaya başladık. "En sevimsiz bilgi nasihâtla gelendir" diye bir lâf geldi aklıma. Belki de ben söylemişimdir. Almayı da sevmem, vermeyi de sevmem. Kim sever ki? Hagi sevmeyecek belli ki. Çekinmek, tedbirli oynamak ve tedbir almak başka şeydir, korkmak başka şey. Korktuğunu belli etmek ise daha başka bir şey. Hagi'nin oyuncu olduğu dönemde G.Saray korkmadığı için dört yılda UEFA'ya kadar ulaşmıştı. Şimdi durum çok farklı. Son Ankaragücü maçında tepeden tırnağa korkuya bulaşmıştı. Korkarak ligi bile alamazsınız. Korkarak sadece günü kurtarabilirsiniz. Çoğunlukla onu da kurtaramazsınız. Ama korkmazsanız, bir gün her şey sizin olabilir. Oyunun sonlarında sen savunmacı, Reha ise hücumcu sokuyor oyuna. .. Ve Reha gidiyor. Rıza, Aykut, Kayıhan korkmuyorlar. Yenmeyi deniyorlar en azından. Kimliksiz puanlardır Ali Sami Yen'i boş bırakan. Bu felsefe bile satmaz ey yöneticiler. Gördüğünüz gibi arzettiğiniz korkuya talep olmuyor G.Saray seyircisinden. Maçı izleyen herkes de benim gibi yazmış. Aramızda konuşmadan anlaşmış gibi üç puanı zevk alan ve veren oyunla kazanmak yerine, korkarak hamleler yapmanın mutsuzluğunu yaşamışız. Korkma Hagi. Çünkü, korktukça sıra sana da gelecek. Ben yenmeyi denerken kaybetmeyi, bir golü savunarak kazanmaya tercih edenlerdenim. Bu takım Cesur Yürek'tir. Sayende "İdi" oldu. O Cesur Yürek, sen de işin içindeyken nerelere gitmişti hatırlarsın. Yenmeyi denerken kaybetmekte gelecek var. Diğerinde ise sadece bugün.. Korkunun ise ecele faydası yok. Bari cesurca öl be Hagi! Christoph Daum: Yükselen kâide Daum, "Ucundan accık" bir şeyler başarsa, kafasını hemen kaldırıp, ülkenin bir yerlerini düzeltmeye çalışıyor. Şimdi de söylediğine göre, "Türkiye'yi Avrupalı'ya anlatmakta zorlanıyormuş." Be hey gâfil!.. Sen kimsin be?.. Sen kimsin ki, Türkiye'yi tamir edip Avrupa'ya sunmaya kalkıyorsun. Bu ülke senin, "Un tüccarı kimliğini" bile Avrupa'ya kabul ettirmeyi başardı. Sana kimlik verdi. Kâide yüksekliği çenene vurdu galiba... Türkiye'yi Avrupa'ya anlatacak o kadar çok insan var ki... Seni bile anlattıktan sonra... Manchester'dan ve Lyon'dan bir torba golle gelen yenilgiler tamamen senin hatandı. Yenmeyeni dövdükleri iki Sparta maçı aldın diye, "Kâiden yükseldi" galiba. Sana şunu söylemek isterim: "Günahlara açılan kapı büyük, geniş ve cezbedicidir." Onun için kâideni biraz aşağıya indir ki, heykelin göz hizasında kalsın. Sanırsınız ki adam, "Bir top takımı teknik direktörü" değil, yurt dışından imdat diye çağrılan bir "Avrupa Birliği işlerinin devşirme genel müdürü." Daum'cum bu işler, yalandan marş söylermiş gibi yapmaya, ya da kırmızı - beyaz arabaya binmeye âlet edilemez. O kadar basit değil. Diyarbakırspor'u yener yenmez, bu sefer de yazarları düzeltmeye kalktın. Sanıyorum yakında görüşeceğiz.. Cemal Aydın: Orman yakan başkan Be başkan. Çıktın, "Bu MHK'yı ben seçtirdim ama hata yapmışım" diyebildin ya, helâl olsun sana. Bir kere sen seçtirdiysen bu ayıp. Sen seçtirdin diye lehine düdük çalmadılarsa, bu daha çok ve daha büyük ayıp. Şayet hakem nedeniyle kaybettiysen, o zaman hocanın kellesini niye aldın? O, daha katmerli bir ayıp. Bir başkanın iki kere düşünüp, bir kere konuşması gereken çok kritik bir haftada, sen düşünmeden konuştun. Çam devirmedin, ormanı yaktın başkan. Bir hafta önce Diyarbakır gibi bir takıma deplasmanda çakan hocayı, hakem nedeniyle kaybettiğini öne sürdüğün bir maçta ateşe attın. Hoca nedeniyle kaybettin ise hakeme niye salladın? Battın sayın başkan.. Fena halde battın.. Mehmet Atalay: Ayakta duran adam Sevgili Genel Müdür. Siz doğrusunu yaptınız. Bakmayın sayın Nasır'ın hâlâ "münferit olay" olay gözlemine. Strasburg Sözleşmesi falan safsatadır. O nasıl bir sözleşmedir ki, "Stadda adam öldürebilirsiniz ama ayakta duramazsınız!" diyebilsin. Spor Bakanı'nı sizin teşvik ettiğiniz biliyorum. Bu haftanın böyle bir gövde gösterisine, iki takımın atkısını üst üste takmış bir Spor Bakanı'na ihtiyacı vardı. Teşkilatın en üstündekileri, seyircinin arasında görmek en azından bana güven verdi. Ayrıca, A.Gücü - G.Saray maçındaki bir görüntüden Beşiktaş Divan Kurulu niye rahatsız olmuş, onu da anlamakta güçlük çekiyorum. ...Ve sizi tebrik ediyorum. Hatta izin verirseniz teşekkür ediyorum. Mardinsporlu Tolga: 10 numara Bu arkadaşı tanımam etmem. Kim olduğunu ve nereden geldiğini hiç bilmiyorum. Ama usta işi oynuyor. 2. Lig ve gerisinde ne cevherler, ne yetenekler heba oluyor biliyor musunuz? Ya da heba ediliyor. Mardinsporlu Tolga tam bir 10 numara. Ahmet Akcan'a maç kazandıran, 10 kişi kalmış takımı 0-1'den 2-1'e taşıyan, top tutan ve hep doğru yerlere atabilen, topun şiddetini ve yönünü ayağındaki mükemmel endazeyle ayarlayabilen, iki ayağını da doğru kullanabilen, dikine veya yana tercihleri sürekli başarılı ve muhteşem bir yüzde ile oynayan sapına kadar 10 numara. Artık onun maçlarının peşindeyim. İsmail Uyanık: Kafa koparan İsmail Uyanık: Kafa koparan Hâlâ rüştünü ispatlamaya çalışan Ertuğrul Sağlam'ın arkasında en sağlamından duran bir başkan. Beş kişinin kafasını kopartıp kalanları kazanmak her babayiğidin harcı değil. Başkanların ligi gerdiği bir ortamda maç kaybetmeyi bile göze alabilen, ama hocasına olduğu kadar kulübünün değerlerine de paradan fazla önem veren adam gibi bir başkan. Üstelik, hiç de "Uyanık" değil.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.