Ağır abiler kıl olmasın

A -
A +

G.Saray, demokratik olmanın da boyutlarını iyice abartan bir seçime gidiyor. Ay sonunda altı aday bir biriyle çarpışacak. Bu adayların portresine baktığımız zaman, G.Saray etiği ve lisenin dibinden gelen gücü farklı bir anlayışı ortaya koyamaz. G.Saray, "aykırı ve radikal" olamaz. Bu nedenle "şu kadar para veriyorum" diyen biri başkan olamaz. Zamanında Cem Uzan 50'si hemen, 50'si sonra teklif etmişti. Yüzüne bakmadılar. Ardından 50'si hemen, 25'i seçim günü başkanın emrinde, 25'i de arkadan 100 milyon dolar verip başkanlık altına bile razı olmuştu. Ama ne oldu?.. Kulüpten kaydını bile sildiler. Bu teklifi bir başka takımda yapmış olsalardı, kulüp binasına kadar bulunduğu yerden başlamak üzere teklifi yapanı sırtlarında taşırlardı mevcut yönetimler. Ama bu G.Saray... Fark burada. Şimdi başkanları nedenleriyle elemeye başlayalım. Haznedaroğlu baştan kayıp Ağır abilerden Semih Haznedaroğlu'nun şansı yok. Çünkü Semih Abi yıllardır burası için düşünülen alternatif olabilme şansını Ünal Aysal'ın desteğiyle ele geçirmeye karar verince, birileri ipi çekti. Çekmesi de çok doğal. Çünkü bu camia Ünal Aysal'a asla güvenmiyor. Üstelik de verdiği parayı geri alma tehdidi, ya da yaptığı önemli bir zamanlama hatası Ünal Aysal'ın G.Saray'ı başka kulüplerle karıştırdığını gösteriyor. O nedenle üstü çizilmiştir. Kendi olamayacağı için öne sürdüğü Semih Haznedaroğlu'nun da üstü çizilmiştir. Alp Yalman çoktan kayıp Alp Yalman'ı hepimiz severiz. Okullu olmasa da okul onun baş tacıdır. Bu nedenle çok severiz. Ama çok büyük hizmetlerinin geçmiş dönemde kaldığını, "yeni ve hamleci" projelerinin olmadığını hepimiz biliyoruz. Alp Abi, antika arabalar kadar kıymetli ama yarışı kazanamayacak kadar motor gücü düşüktür. Gerçek bir G.Saraylı ve iyi niyetlidir ama o kadar. Yılmaz Toköz zaten kayıp Yılmaz Toköz'ü kongre zamanlarındaki çıkışlarıyla biliyoruz. Bu asla ciddi bir gözle incelenmeyecek, pek de mertçe bir davranış değildir. Yılmaz Toköz ayna ile bile ciddi bakışamıyor. Sadece iyi niyetli ama asla yeterli değil. Yiğit Şardan hamlıktan kayıp Yiğit Şardan imkansızı zorlamaya çalışıyor. G.Saray etiğinde, yöneticilikte belli bir zaman geçirmeden "yöneticilerin başı" olmak mümkün değildir. Yiğit Şardan'ın da sadece 8 aylık bir yöneticilik dönemi var. Bu kadar kısa bir dönem hiçbir G.Saraylı'ya yetmez ki, Yiğit Şardan'a yetsin. G.Saray kongresi "meçhul" yerine "mevcut" seçmeyi tercih eder. Yiğit Şardan'ın köşeli çıkışları ve etrafındaki hevesliler onu tuzağa düşürmüşler ve çok az olan şansını yok etmişlerdir. Mevcudun şansı var Bu abileri bu yollardan ayıklayınca adayların arasından mevcut isimlerden birini öne çıkarabiliyoruz. Yani benim kurduğum mantığa göre ya Canaydın ya da ekibinden biri. Düz mantığımıza göre G.Saray'ı içinde bulunduğu sorunlara düşürenler elenmeli. Yani çok fazla yıpranmış olan ama 2080 kalem borçtan 80 kalem borca inmeyi başarmış olan Özhan Canaydın, heykeli dikilmeli ama artık emekli edilmelidir. Çünkü ekibinden kimseye hamle şansı vermeyecek kadar demokrasinin dışına çıkmış, genç ve atak projelere kulaklarını tıkamıştır. Yaptığı onca iyi şeyi böylece görmezden gelmeye itmiştir camiasını. O zaman akıl ve düz mantık bir tek ismi işaret ediyor: Bu sorunlarla boğuşma eğitimini almış, okullu, yeni projelere açık, genç ve atak, üstelik de Canaydın ekibinden birini. Yaniii... Turgay Kıran İşte benim başkan adayım. Eli öpülecek bir başkanın yanında sükûnetini korumuş, saplantılarına yenik düşmesine rağmen rakiplerinin bile takdirini kazanmış Özhan Canaydın'ın yanında, aynı şekilde sokak kavgasından uzak, herkesin saygısına açık kalabilen bir isim. G.Saray'ın geleceği Turgay Kıran'da gizlidir. Pratik projelerini hemen hayata geçirebilecek bir supleksi olduğunu biliyorum. Yani martta Turgay Kıran'ı o koltuğa oturtursanız, 2006 Dünya Kupası bitiminde Zinedine Zidane'ı sezon açılışı kampında koşarken görebilirsiniz. Hem böyle çok güçlü ikili ilişkilere sahip, hem derinlemesine projelerle geleceği kurabilecek, hem de yüzeysel hamlelerle camiayı doyurmaya amade tek isim Turgay Kıran kalıyor. Kıran'ın G.Saray'a kendini kullandırmak üzere geldiğini biliyorum. G.Saray'ı kullanmak isteyenlere karşı bu lise etiği ya Canaydın'la devam edecektir, ya da Turgay Kıran'la. Ben Turgay Kıran derim. Materitmatik!. Aklım ermedi hesaba da ondan kafam karıştı. 2 takım şampiyonluğa oynuyor. 4 takım UEFA için savaşıyor. En az 4 takımın aşağıda ve yukarıda umudu ve korkusu kalmadı. 8 takım da kümede kalmaya çalışıyor. Buraya kadar her şey normal. Ama 4 takım da Türkiye Kupası yoluyla, UEFA'ya 4. olanın da gitmesi ihtimalini zorluyor. Hepsini topluyorum ediyor 22. Puan cetvelini sayıyorum takım sayısı 18!.. POST-İT G.Saray futbolcusuna para ödemiyor ve bunun sıkıntısını biz yaşıyoruz. Bir ara bu nedenle bocaladık. Bu adaletsizliktir. Onlar paraları ödemeyerek aslında bize kötülük yapıyorlar. (Aziz Yıldırım) S-ÖZ Allah, geçmişte yaşamamızı isteseydi gözlerimizi arkada yaratırdı. Alex sevinmesin! Alex sol ayağıyla bina projesi çizecek kadar yetenekli. Sağ ayağıyla da tek başına gecekondu inşa edebilir. Seyretmesi zevkli ve olağanüstü bir adam. G.Saray'la oynanan kupa maçında bir şey dikkatimi çekti. Geriye dönüp araştırdım ve aslında dikkatimi çeken şeyin bütün maçlarda aşağı yukarı aynen gerçekleştiğini gördüm. G.Saray ile oynanan kupa maçında yürüyen, (hadi ayıp olmasın hızlı yürüyen diyelim) Alex, maç içi sprint ve deparlarının toplamından fazlasını frikiği Aykut'a lambaladıktan sonra koştu. Sevinirken... Aslında onun da yarıdan fazlasını Volkan'ın sırtında gitti ama olsun. Yine de maç bitmek üzereyken 30-35 metre koştu sayılır. Alex için en zoru lise tarafındaki kaleye attığı gollerdir. Eminim onları sevmiyordur. Çünkü oraya kadar git, topu dik, vur gol olsun. Sonra da bütün sahayı çaprazlamasına koş, E5 tarafındaki ters köşede oturan eşine öpücük gönder. Kolay mı? En az 50-60 metre!... Bıktım!.. Bıktım bu Kayseri'yi beğenmekten. Sıkıldım artık şu 23 yaşaltı gençleri övmekten. Gına geldi bana Ertuğrul Sağlam'a methiyeler düzmekten. Utanır oldum yönetimini, menajerini ve seyircisini övmekten. İnsan bir takımı 30 haftanın 30'unda da beğenir mi yahu? Ayıptır!.. Yaptılar bi güzellik!.. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ndeki küçük bir işimi Kadir Topbaş'ın danışmanlarından birine rica ettim. Benim kendi öz işim de değildi. Bir yerde ufak bir çabayla yeşillendirilip, çiçeklendirilecek küçücük bir alan dikkatimi çekmişti. Söyledim... İnanın söylerken umudum yoktu ama öylesine söylemiştim işte... "Tamam" deyip telefonumu aldılar. Hiç beklemediğim bir anda da bir danışmanı, arkadan Park ve Bahçeler Müdürü İhsan Bey aradı. Sonra da Anadolu Yakası'nda bu işlere bakan Tuncer Bey, yanında peyzaj mimarı Kutsiye Hanım'la birlikte söz konusu küçük alanda randevu vermezler mi? Ve gelmezler mi? Hâlâ inanamıyorum. Belediye bir yeri güzelleştirmek için meğerse İstanbullular'dan destek ve uyarı bekliyormuş ki, imkân ve yetkilerini kullanıp bu işi yapsın diye. Çöplük gibi yer şimdi abad oldu. Allah razı olsun... "Haydi maça" programı daha çiçeği burnunda olmasına rağmen yılın programı seçilmiş. Bana da yılın spor spikeri ödülünü lâyık görmüşler. Sağolsunlar. Ayrıntılar haftaya...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.