Ali Sami Yen'e veda, kulübe elvedadır!

A -
A +

Mevcut Galatasaray yönetiminin içine düştüğü bunalım nedeniyle panik ataklar sergilediğini görmemek için kör olmak gerekir. Oyun kâğıtlarından yapılan evler gibi biri yıkıldıkça diğerlerini de deviriyor. Hataları, yeni hatalarla kapatmak çaresizliği sergiliyorlar. Çünkü fazla zamanları yok, kararları istişarelerden sonra değil, ani reflekslerle alıyorlar. Tarihi bilebilirler ama hissedemiyorlar. Algılayamıyorlar geçmişi bilmeden geleceğin kurulamayacağını ve her yerden, her kesimden, her yönden darbe üstüne darbe yiyorlar. 1900'lü yıllar yeni başlamış. Mekteb-i Sultani'nin 10. sınıfında Ali Sami Efendi arka bahçenin manolya ağaçlarının kokusunu içine çekerek tahta sırasının üzerine "Gayın-Sin" çizer eski harflerle ki o zaman yeni harfler zaten yoktu. "İngilizler gibi toplu halde oynayabilmek, tek bir forma ve renk altında bulunabilmek ve Türk olmayan takımları yenebilmek için bir futbol takımı ihdas etmeliyiz..." der. İşte Galatasaraylılığın anayasasının birinci ve değiştirilemez maddesi orada yazılır ve o renkler manolya ağacının yaprağı üzerindeki vişneçürüğüne çalan kırmızı ile mat bir sarı olarak kararlaştırılır. Amaç, İngilizlerin oynadığı oyunu özgürce Türk gençlerinin de oynayabilmesidir. İngilizlerin Red Socks, Black Socks adlarını almış takımları vardır ve o takımlarda Türkler de oynamaktadır ama Türk isimleri ile değil, birer İngilizlermiş gibi ve kaçak olarak... Bu ansiklopedilerde yer alır tüm ayrıntılarıyla... Bulmak ve bilmek kolaydır. Amaaa... Bunu algılamak, sindirmek ve hissetmek başka bir şeydir. İçinde hissetmek için tek yol, içinde nilüferlerin yüzdüğü havuzun az ötesindeki "Gül Baba" türbesinin tarihçesini bilmeyi gerektirir. Bir Jimnastik kulübü olarak kurulmuş olan en eski camia Beşiktaş'tan iki yıl sonra ve Fenerbahçe'den 2 yıl önce kurulmuş olan "ilk Türk futbol takımı" olmanın dayanılmaz ağırlığıdır söz ettiğim şey. Güzelliğin on para etmez... Şu bendeki aşk olmasa Aşık Veysel 8-10 havai fişek işte bu nedenle yetmez Ali Sami Yen tabelasını Mecidiyeköy'den indirmeye. İyi niyetli, duygulu, fonetik bir duygu seli olan Ali Kırca'nın muhteşem çabası bile "kakofoni" gibi gelir dediğim yollardan gelmiş birilerine. İstiklal Caddesi'nin orta yerinde duran ve "aralarındaki en önemli farkı oluşturan" bir binayı inkâr etmektir ve bunu kabullenemez birileri. Bu belki birilerine "kafatasçılık" ya da "burnu büyüklük" gibi gelebilir. Oysa asalettir, farklılıktır... Galata Sarayı Efendisi Ali Sami Yen'in bir araya getirdiği gençlerin yaşayan ruhudur... Kankalık prensipleri veya şampiyonluk garantisi bile örtemez rakibinin sokağa attığı adamı camiaya kabullendirme çabalarını. Gelecek Kazım değil, Anıl Dilaver, Cem Sultan, Emre Çolak'tır. Gelecek, top toplamaktan gelmiş bir gerçek Galatasaraylı kaptanın içinde uyumaktadır sessizce... Fatih Terim'i içeri almayan kapı görevlisinin aczidir şu andaki yönetimin aczi. Bülent Korkmaz'dır, Tugay Kerimoğlu'dur yakın geçmişten oluşacak gelecek, Adnan Sezgin'den değil. Metin Oktay'ın resmi alkışlanıyor... Adnan Polat'ın tek kare görüntüsü bile protesto ediliyorsa, bunun da adı elvedadır. Beyoğlu'ndaki o binanın yatakhanelerinde temeli atılmıştır bir asırdan fazla zaman öncesinde o geleceğin. Kendisini başkasının kurtarmasını bekleyen sadece kölelerdir... Hatalar silsilesi... Başladı mı çorap söküğü gibi gider... İnan Kıraç'ın uyarısı kuru bir özürle geçiştirilemez. Bunun pardonu yoktur çünkü en alttaki tuğla çekilmiş ve duvar yıkılmaktadır. Hatalar birbirini kovalamaktadır. Sonunda Galata Sarayının Efendilerine hiç yakışmayan, son derece çirkin bir protesto iyice ruhunu sakatlamıştır gerçek Galatasaraylının. O malum gece o stada gelen; her şeyden önce, bir misafirdir. Sonra o tesise çok emek vermiş birisidir. Sonra başbakandır. Yönetime tepki, sonunda kırıp dökmeye varacak kadar ileri gitmiş ve Türklerin geleneğinde hiç de yer almayan bir biçimde "misafire tepki gösterilmiş" ve açıkça incitilmiştir. Galatasaray terbiyesi ve görgüsü, asla bitmez hoşgörüsü yerle bir olmuştur. Oysa önceden taraftar psikolojisine karşı onların sinirini yatıştıracak, gazını alacak ve durumu anlatacak bir hamle yapılması gerekirdi. Sayın Polat'a tepkiler nedeniyle bunu bir başkası üstlenebilirdi. İnan Kıraç ve ağabeylerimiz önceden devreye sokulup gerçek Galatasaraylının ruhuna ulaşma yolu denenebilirdi. Önlem alınır ve bunlar yaşanmayabilinirdi. Ama dedim ya, hepsi hatalar silsilesinin sonucudur... Son iki yılın hatalarına eklenen tabela sökme eylemi, veda törenleri ve Ali Sami Yen ruhu olmadan yeni bir sayfa açıyor olmaktır yapılan saygısızlığın nedeni. İşte o nedenle o küçücük "veda" sonunda kocaman bir "elveda" olmak üzeredir POST-İT SON... Son iki yılın sevk ve idare sıkıntılarını yaza yaza bitiremedim. Marttan sonrasını göremeyen başkan stadı hizmete sokarak son bir hamle yapmak istedi ama "acele" etti ve ayağına dolaştı. Ali Sami Yen'i indirdi yerinden. Taraftarını hazırlayamadı adam gibi misafir ağırlamaya... TOKİ Başkanını programlayamadı konuşmayı önceden incelemeyerek. Ve... SON... S-ÖZ "Adam yenilmekle marifetli, yanılmakla alim olur ama buna alışırsan halin nice olur..." Sayın Polat, TOKİ Başkanı Bayraktar'ın konuşmasını taraftar yanlış anlamadı; tam tersine, yanlış konuştu ve taraftar doğru anladı. Protesto o nedenle sıçradı ve görgüsüzlüğe dönüştü...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.