Hani birileri vardır. Çok ciddi görünümdedirler ve sürekli meşguldürler. Bir kapının arkasına çekilirler ve orada sürekli toplantı halinde yaşarlar. Sekreterler ve asistanlar "Beyefendi toplantıda. Biz size döneriz" safsatasıyla geçiştirirler sizi. Onlar hep meşgul verirler. Ulaşamazsınız. Onları aradığınızda "Aradığınız istikamete doğru bütün hatlar doludur" diye karşılanırsınız. Kızın dediği gibi tekrar denersiniz, ama onlar toplantıdadır. İki yıldır sürekli toplantıda olan G.Saray'ın bu durumundan rakipleri bolca yararlanmaya başladı. G.Saray toplantıdayken, bakın rakipleri neler yaptı? Beşiktaş ve F.Bahçe birer şampiyonluk kaptı. İkisi de birer kongre yaptı bitirdi. Üstelik Beşiktaş, kongrenin üstüne transferleri de bitirdi. Ama G.Saraylılar hâlâ toplantıda... Millet stada kazmasını vurdu, öbür millet tamamlanmış stadının kombinelerini satıp, parasını da toplamaya başladı. Ama G.Saraylılar hâlâ toplantıda. İki rakibi de, satışa geçti. Biri çimleri pazarlıyor, diğeri yeni oyuncusunun formasını... G.Saraylı yöneticiler ise yeni sezonda nerede oynayacakları konusunda karar vermek için toplantıdalar. "Yollar yapılırsa, Olimpiyat mı? Yoksa az kombine satıp Ali Sami Yen mi?" diye karar vermeye çalışıyorlar. Rakipleri yerli yabancı ne varsa topluyorlar. Hatta anlaştıkları futbolcuları bile ellerinden alıyorlar. G.Saray yönetimi ise, "35'lik eski yıldızımızı geri alalım mı, yoksa almayalım mı?" diye toplantıda. 35'lik Tugay olmadı, 35'lik Djalminha alınırsa, "Hagi'nin akranları" ne randıman verir diyerek gece - gündüz toplantı yapıyorlar. O bitiyor, yeni bir toplantıda yeni bir gündem... "Ergun Gürsoy nasıl açıklasın? Turgay Kıran ne desin?" diye sürüp gidiyor toplantı... Pazar günkü pilavda Orhan Yüce yönetimin başına yeni bir iş daha açtı. Kalktı limuzin benzeri bir arabayı okulun bahçesine koydu ve bir de kırmızı kurdela bağlayıp başkana hediye etti. Bugün mutlaka "Hediye limuzini haftada iki defa yıkatsak, ne kadar masraf olur?" diye yeni bir toplantı tertip edilmiştir. O bitiyor, ardından "Türkiye Ligi'ne göre bir takım mı, yoksa bir sezon sonra Avrupa'ya göre bir takım mı?" diye toplanıyorlar. Herkesin gözü boyanırken, bütün G.Saraylılar yöneticilerini arıyor ama bütün camiaya ortak bir cevap geliyor: Aradığınız istikamete doğru bütün hatlar doludur. Lütfen daha sonra tekrar deneyin... Yana yana Yanal Ersun Yanal artık bir gerçek olduğunu kanıtlamıştır. Kimin neyi taşıyamayacağını tartışanlara inattır onun duruşu. Fundemantel bilir, birbirini tamamlayanları yan yana dizer. Küçük oyun içi hileleri uygular ve hap kazanmaya oynar. Tabii ki, eksikleri vardır. Hataları da olacaktır. Tecrübesi de sınırlıdır. Ama angarya gözükebilecek bir uzakdoğu seferinden çok faydalanarak çıktığını düşünüyorum. Ülke olarak çok farklı kültürlerin tadına bakmış olduk. Ersun Yanal da, bu sıcaklarda yana yakıla rüştünü ispat etmiş oldu. Ben gelecekten endişe duymayanlardanım. Bonus G.Saraylı yönetici Fatih Gökşen sitemli bir şikayette bulundu satır aralarında. Beşiktaş'ın G.Saray'ın "ayağındaki donu bile" alabilecek kadar atak davranışına "Bonissimo'yu istesek, onu da alacaklar" göndermesi yaptı. Aslında G.Saray elindekileri harmanlayıp oynatabilse, transfere bile gerek duymayacak. Çünkü önümüzdeki yıl 34 lig, 4 de kupayla herşey olup bitecek. Esas transfer, geçen sene oynamayanları bir harmonide buluşturup, oynatabiliyor olmak. Kadrosundaki oyuncuları da Beşiktaş'a kaptırırken, Bonissimo diye dalga geçmek, onlara hiç yakışmadı. Ama bu köşenin bir yerinde G.Saray yönetiminin toplantıda olduğunu anlatmıştım ya. Yeni gündem maddesi de, Bonissimo olacak herhalde. Baloncuk Matthaeus başından beri bir balondu. Tam bir seçim balonuydu. Yalancı temeller atılan seçim yatırımlarına benziyordu. Tam bir ay önce, Lothar Matthaeus'un tekliften haberi bile olmadığını iddia ettiğimde Beşiktaşlılar bana kızdı. Adamın haberi olduğunda da anlaşma olmadı. Aslında iyi de oldu. Beşiktaş attan inip, deveye bindi. Hatta eşekten inip, deveye bindi desek daha doğru olur. Del Bosque nokta hedefe atıştır. Ve tam isabettir. Hayırlı olsun. Anlayana Çok önemli bir filmin çok önemli bir repliğidir bu... "Bilmek kolaydır. Zor olan bildiğini söyleyebilmektir." The Horse Whisperer Robert Redford