Oyun başlarken Arda'nın bir "yılbaşı partisi" düzenlediğini bilmiyordum. Oysa Graz'da gördüğümüz ve hiçbir şeye benzemeyen takım bir kez daha ama bu kez egemen güçlerin tatil isteğine yenik düşmüş olarak gelmişti partiye... Tamamı teklerken yarımından medet ummadığı için seyirci de pek iltifat etmemiş zaten maça. Zorunlu şartlar Aydın'ı en uca atmış, Caner'den sol açık ummuş. Burada bir "arıza" var gibi ama bu şekliyle bu takım "total futbol" için daha uygun oynadı. En azından iyi savundu. Kalesini göstermedi Trabzonspor'a ama kendi de sahadakilerin çapı meselesi yüzünden gittiği rakip kalede "nafile çabalar" sergilemekten öteye geçemedi. Arda'dan başka "artistik hizmetler" için oynayan yoktu. Gerisi koşuşturmaca oynadılar. İşte o Arda gecenin tek süsü olarak muhteşem bir asist yaptı Caner'e. Doğru zamanda doğru yere ve topun şiddetini ayarlama dersi vererek. Gol çok şıktı. Planlı olmayan oyunda plan dışı bir kaza golü beklerken hazırlığı, asisti ve gol vuruşu harika bir gol üretildi. İkinci yarının başındaki ise bir "tek vuruş" harikasıydı. Dikkatimi çeken Caner'in kadro için kendini yırtması ama sanki demirbaş oyunculardan biriymiş ve angarya bir maç oynuyormuşçasına lakayt oynayan Aydın'ın iki farklı oyuncu profili sunması oldu. Ayrıca Servet ile Emre Aşık'ın eldekilerin en iyi göbek ikilisi olduğunu da bir kez daha gördüm. Ancak arka direkte yerleşme hataları aynen sürüyor. Bakınız: Song'un attığı gol... Unutmadan kaleci Aykut'u da vurgulamak isterim. Keşke Leo Franco da buralarda olsaydı da kurtardıklarını izleseydi!.. Trabzonspor ise hatalı alışverişlerin bedelini ödüyor hâlâ... Elde sadece "havuç" var ve Şenol Hocamız "mangal partisi" bekleyen bir kitleyi doyurmaya çalışıyor. Son dakikaların nefes kesen takımını 90 dakika oynatacaktır Güneş. Buna eminim. Özetle maçın içinden Arda'yı alıp başköşeye koyuyorum. Skoru görmezden gelip atılan gollerin hepsinin güzelliğiyle teselli buluyorum yılı noktalıyorum...