Aşağıda bir yalan uydurdum yukarı çıktım ben de inandım...

A -
A +

(Bir Sivas deyişi) Yakın tarihe kadar hep mağduru oynadı. Rakibe en çok müdahale eden takım olmanın istatistik üstünlüğünü hep rakibinin gördüğü kartlarla "normal" sandı. Bunu bir "meziyet" olarak kabul etti. "Mağdur" iken iyiydi, ama "mağrur" olunca kantarın topuzunu kaçırttı. "En adam" tavrını ortaya döktü. Bülent Hocam, Türk antrenörlerinin sesi gibi, sözcüsü gibi davranmaya başladı. Bir çıksa Sivas kendinin yapısından ve Odyakmaz'ın şemsiyesinden de görsek durumu... Adamlık öyle metreyle, kiloyla ölçülebilen bir kavram değildir... TV'ye çıkış miktarı, orduya selam, siyasete devam gibi şeylerle de olmaz... Puan sayısıyla hiç ilgisi yoktur... "Başbakana anlattım" veya "bakanla görüştüm arkadaşlar" gibi söylemlerle "adam" olmayı bırakın, saygı görmeyi, sevgiyi bile elde edemezsiniz. Sevgi istekle olur. Saygı ise mecburdur... Sevmediğiniz birine saygı duymak zorunda kalabilirsiniz... Bülent Uygun bizden biriydi, ama biraz "başkalaştı" artık... "Öteki" oldu... "Diğeri" gibi davranmaya başladı... Ligin uzak ara topa değil, rakibe en çok müdahale eden bir oyuncu gurubunun istatistiğine sahip olmasına rağmen başarıyla "mağduru" oynayarak bugünlere kadar geldi. Sonra Türk hocaları bırakıp Arsene Wenger'e bile meydan okumaya başladı. İnceden kalına geçmeye başladı... Kenardan kafa sallayıp hakemlere sarmaya da başladı. Mesela; o yenemezse mutlaka yenmesine izin verilmemiştir mantığına sığınmaya başladı. Bu da onun takımını "küçüklerin en büyüğü" olma seviyesinde tutar oldu. Oysa oyuncu gurubu muhteşem güçlü ve inanmış saha avantajı müthiş, destek muazzam ve kocaman bir kent sevgi seli olmuş arkasından akıyor. Zarif ve ince Anadolu aşkı var Sivas'ta ve dimdik duruyor. Ancak hocasının "omuzları havaya" kalktı... "Havalandı" hocamız... Hissettiğim; Kayserispor'un onu buyur etmesini beklediği şeklindedir. Tolunay Kafkas'ın davranışı "tekme atan oyuncusuna şükran sunmak öpücüğü" değildir. Benim bildiğim Kafkas bunu yapacak "adam" değildir. Çünkü "adamdır..." Onun yaptığı gencecik bir çocuğu ilelebet kaybetmemek uğruna insanca bir tavırdır. Cezası neyse zaten Süleyman Hurma ile birlikte vereceklerdir. Ancak bundan "adamlık" kantarı kurarak çıkmak ayıp olmuştur. 4 Eylül Stadı'nın alttan ısıtması için 200 bin Euro teşvik alıp, bunu idman sahasına harcamak nedir mesela?.. Adamlığın ölçüsü ölçüsüz adamlıkta gizlidir... En önde olmak bütün ligin patronu olmak değildir... Liderin hocası olmanın, bütün hocaların "en adamı" ve "sözcüsü" olunamayacağı gibi... >> Ne vurdu be!.. Bu hafta muazzam goller bir araya geldi. Hepsi vuruş tekniğinin duraklarındaydı. Gökhan Ünal'ın ayağının içinden çıkan falso, Alex'in sol ayak üstüne yazdığı adres, Nonda'nın sağ ayak içindeki kararlılık, Erman Özgür'ün sol ayak içindeki zarafet, Cihan Haspolatlı'nın müthiş obüs atışı vee tabii ki Tello'nun "eğilip topun kulağına nereye gideceğini söylediği" sihirli füzesi... Hepsi de takımları adına "ne vurdu bee!" dedirten vuruşlardı. Çoğunda hazırlık vardı. Sabri, Serkan Balcı, Veysel, Semih, Tabata vardı o gollerin altında. Rakiplerinin bile beğendiği gollerdendi onlar... >> POST-İT İnönü'de küfür bıçak gibi kesilmişti... Destek tamdı... Bobo isteği ise sahnedeki sanatçının final şarkısını en başta istemek gibi kaldı ama maç seyretmenin abidesi olan İnönü'de güzellikler vardı. Beşiktaş camiasını hareketlendiriyor... Ve geliyor... >> Haydi Maça Tam 12 yıldır "Haydi maça" programını yapıyorum. Rekorumuz 76 gol idi. Geçtiğimiz pazar 3 saatlik canlı yayında tam 79 golle tarihi bir sayıya ulaştık. Golün zevki, gole giydirilmiş haber şovu gibi eğlenerek ve futbolun güler yüzünü yansıtmaktan başka gaye gütmeyerek eğleniyor ve eğlendiriyoruz... Yeni hedefimiz 3 saatte 80 gol... İnşallah... >> Alex'in açılmış hali... İki iç saha maçında bırakılan 4 puanın teknik değerlendirmesini zaten iki gündür dinliyor ve okuyorsunuz. Ben iki kare fotoğrafa dikkatinizi çekmek istiyorum. Birincisi... Trabzonspor maçında oyundan alınan Alex'in kenara gelirken dudak hareketlerinden ortaya çıkan söylemin metnidir... İkincisi ise daha vahimdir... Dakika 84... İç sahada mağlupsun. Muhteşem bir gol buluyorsun ve maçı koparma şansı geliyor sana. Ne yapar bütün dünyanın diğer oyuncuları. Topu kapar ve ortaya koşar... Rakibe "maçı alacağım ona göre" mesajını teriyle yazar... Alex ne yaptı... Koştu... Ama karısına... Korner bayrağına doğru koştu, selamladı eşini ve maçın en kritik 1 dakikasını Alex yedi bitirdi... O müthiş golü takımı için değil, karısı için atmış olmadı mı o zaman?.. 2-1'i kovalamak yerine karısına olan aşkını kovaladı Alex... İşte "inanmamışlığın" iki fotoğrafı... >> S-ÖZ "Ana besler hurma ile, eloğlu karşılar yarma ile..." Bir Sivas deyişi daha >> Delinin sözü kaleme gelmez ama benim sözümü kaale alın. Trabzonspor kenetlendi, çok zor bir dönemi geçti ve iki hafta sonra İnönü'ye finale geliyor gibi...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.