Ata sporumuz bowling olsaydı

A -
A +

Diyecektik ki: "Son atışta 'strike' yapacaktı ama tahta zemin fazla cilalanmıştı." Veya... "Kukalar hafifti ve hakemler buna göz yumdu." Hakem olmadığı, kukalar standart olduğu ve doğa şartları işe karışmadığı için bowling ata sporumuz olamaz. Bize, yapamadıklarımızı yapan ve bizim daha iyi yapacağımızı zannettiğimiz şeyleri sunan oyuncular ve onları bu oyuna hazırlayanlar gerek. Milli Takımdan başlayalım... Grup şeker; Çekler sürünüyormuş, İsviçre kolay lokma imiş ve Portekiz çok formsuzmuş... Ev sahibinin arkasında itici güç olduğunu bilmeden, yani İsviçre'nin Cenevre'deki çöplüğünden iki yüz metre ötede ve onu kucağında "pışpışlayan" Blatter amcasının gözleri önünde gelin de grubun dışında bırakın bakalım. Turnuva tecrübesi ve bilinci olmayan yorumcularımızın yorumudur bu... İsviçre'yi yaz bir kenara. Çekler Almanya'yı geride bırakmış, Alman'a Almanya'da 3-0 galip gelmiş bir takım. "Onu alma bunu al", veya "şöyle hazırlan" diyen yüzeysel ve hayli sığ yorumları saygısızlık olarak nitelendiriyorum. Fatih Terim'e, Hakan Şükür'e, Tümer'e, Tuncay'a, İbrahim Üzülmez'e biraz saygı lütfen... MAHKEME KADIYA MÜLK DEĞİL Gelelim iç meselelerimize. Denizlispor'un artısını halının altına süpürüp, G.Saray'ın penaltılarını öne çıkaranların zamanlamasının derbiye denk gelmesi ne biçim bir tesadüftür ki, zamanında indirilmiştir darbe. Panionios maçını bile hakemin G.Saray'ı kayırmasına bağlayarak, yazılarıyla UEFA'yı etkileyeceğini düşünen zavallılar bile var aramızda. Öyle bile olsa; ne mutlu bize ki, UEFA ve hakemlerin çekindiği ve korktuğu bir Türk takımımız var. Ki öyle değil... G.Saray'ı geçmeyi kendilerine ana hedef koyanlar, bu uğurda zaman harcamaktan diğer hedefleri kaçırıyor. Üstelik namağlup unvanı silmeyi bir "zifaf" şehvetiyle arzu edenler ortalıkta dolaşıyor. Taraftar düzeyinde değil, yorumcular ve yazarlar düzeyinde... Bu maçın hakem adayları ortada dolaşıyor. Benim adayım Fırat Aydınus... Ne düdük çalarsa çalsın, biliyorum ki haftaya kimseye mülk olmayacak mahkemelerde bir hakemi masaya yatırmış olacağız. Kinimiz büyüdükçe, kin beslediğimiz kimseden daha fazla küçüleceğimizi unutarak... >> Dürtülü ödenek İnter maçının, Zlatan İbrahimoviç marka golünde takıldım kaldım ben. O topa hamle yapabilir miydi Roberto Carlos, yoksa yapmamalı mıydı? O kariyere gelmiş bir adam, 20 yıllık üst düzey futbol kariyerini murdar edemezdi ve o beklenen hamleyi yapamazdı. Çünkü o anda takımının düşeceği durumu değil, çalımı yiyip kaidesi üstüne oturacağı durumda, kendisinin düşeceği durumu düşündü bizim "Ofis boy" Carlos... Orada Gökhan Gönül olsaydı mesela, o topa atlar, ya çalım yer maymun olur, ya da o golü önlerdi... Ama Carlos çalımı yeseydi Zlatan'dan; bu dünya televizyonlarında en az 6 ay gösterilir ve "artık işinin bittiği" yazılır ve yorumlanırdı. Bu ünlü futbolcuların ödemeyeceği bir diyettir ve bir dürtüdür. Örtülü olarak kariyerlerini korumak için takımlarını değil, kendilerini düşündüklerinin dürtüsüdür. >> İhsan Başkan!... Sonunda tanıştım... Lig Radyo'nun canlı yayını öncesinde Olimpiyat Stadı'nda bir kahve paylaştım Sayın Başkan ile... Kasımpaşaspor ligde kalacaksa eğer, bunu başaracak tek isim "İhsan Başkan" olacaktır. Son derece saygın bir iş adamı. Mermerci kendileri... Bütün derdi ilk yarının son haftasında Vestel Manisaspor maçını kendi öz stadında oynamak. Duaları iki hafta daha don olmaması ve hava sıcaklığının 10 derecenin altına düşmemesi için. Çünkü o zaman çimler kök tutacak, saha UEFA'nın attığı kazıktan kurtulacak ve üst üste 3 maç kazanıp kurtulacaklar. Bunu hayal ediyor İhsan Başkan ama Lorant faktörünü unutuyor bence... >> Herr Kadir Özcan Bi dakkaaa... Şimdi, "Lorant da çare olamadı" yazıları çıkıyor. Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür... Oysa, Lorant geldiğinde veya getirildiğinde, bir Türk hocanın ekmeğine kan doğrandığında, Kasımpaşa düşme hattında değildi. Lorant geldi ve oraya girip en dibe yerleşti. "Vernel" efendi Kayseri Erciyes kariyerine bir de Kasımpaşa ekliyor şimdi. Dii mi Süha Bey!.. >> S-ÖZ Bu haftanın sözü Post-İt konusuyla yakından ilgilidir. Bilgilerinize sunulur: "Ala keçi her vakit püsküllü oğlak doğurmaz." Hani belki... >> POST-İT G.Saray bir son dakika golüyle "namağlup" unvanını korudu ya Büyükşehir Belediyespor karşısında, buna en çok sevinenler F.Bahçeli arkadaşlarım oldu... Hepsinin dilinde aynı şey vardı: "İyi ki yenilmedi G.Saray" çığlıkları duydum... İğfal işleminin Kadıköy'e kaldığını söyleyenler bile var internet sitelerinde. Ata sporumuz "Bowling" olsaydı, Strike yapılmadığında bütün kabahati "kuka" denilen içi boş "lobutlara" bulur muyduk dersiniz?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.