Avrupa'nın delisi Türkiye'nin dahisi

A -
A +

Araya milli maç giren haftada kaynayıp giden bir gerçekle başlıyorum. Emre Aşık'ın parmağı affediliyor. Hooijdonk'un anatomik araştırması görmezden geliniyor. Ceza alan tek kurum Trabzonspor ve tek adam, oyuncusunu almak için sahaya giren Ziya Doğan oluyor. İşte size futbolumuzu yönetenlerin adaletsizliğinin açık bir örneği. Öte yandan tüm Avrupa maçlarının "Delisi" ilân edilirken, içerideki maçların "Dâhisi" olduğunu kanıtlayan, özellikle dış saha maçlarında olağanüstü bir motivasyonla mükemmel bir futbol oynatarak dehâ modelleri sergileyen Daum, futbol dünyasını "Şaşırtmaya" ve "Şaşı etmeye" devam ediyor. Çoktan Asya'nın şampiyonu olan Daum, bu gece Sparta Prag karşısına "Dehâsını ispatlamaya" çıkıyor. Şimdiye kadar Avrupa'da delilik sergileyen Daum, bakalım hangi kenarda yer bulacak. Bir hafta memleketine postalanan, bir sonraki hafta baş tacı edilip 5 yıllık sözleşme önerilen adam bizi şaşırtmaya devam edecek mi? "Avrupa'nın delisi bile Türkiye'nin dâhisi oluyor galiba." Bizler de bu toz duman arasında topumuz topu attık ve Ersun'a takıldık. Şu Rıza hocayı, şu Aykut hocayı hâlâ gözden kaçırıyoruz. Bunlar "sapına kadar teknik direktör kardeşim." Asla korkmayan, yapılanmayı çok iyi beceren, üst düzey düşünebilen ve uygulayabilen hocalar bunlar. Büyük düşünebiliyorlar.. Teknik becerileri doğru serpiştirip, bilimsel metodlarla oyunlarına yansıtabiliyorlar. Üstelik pompalanan birileri gibi bilgisayar başında "FIFA'nın menajerlik oyunu" benzeri bir "atari" peşine takılmadan. Ara sıra teklese de, Ziya hoca da çoktan oldu. Samet'e de güvenin. Üst yapı olayının kralını bilen ve uygulayan Raşit Çetiner'i unutmayın. Adam kazanma ve kazandırmanın kitabını yazan adamları, çuvalla para alan yabancıların yerine düşünün artık. Bu isimlerden birine verin büyük ve seyircili bir takım. Dökün parayı onlara. Yapın uzun soluklu bir sözleşme. Görün o zaman ligi. O ligin uzantısı olacak olan Milli Takım'ı, o zaman görün. Vallahi şimdikinden çok daha ucuza geleceğine kalıbımı basarım. Rize ve Malatya'nın geçtiğimiz hafta sonundaki İstanbul çıkarması "Çağdaş, yerden, şartlara uyum sağlayan, çabuk, zarif, hırslı ve inançlı." İşi bilenler bilmeyenlere uygulamalı ders verdiler bu hafta. Her ikisi de bereket-ül muazzam skorları kaçırdılar. İzninizle bu haftanın S-ÖZ'ü bölümünü de burada kullanmak istiyorum. Burada Ersun'un "Yalan futbol dünyasına" bir atıfta bulunmak istiyorum. Milli Takım kulüp takımı değildir. Olamaz ve olmamalıdır. Bunlar safsatadır. Ersun hoca, sen üst yapı bilincine sahip değilsin. Üstelik bilinç, zaten bir bilgisayarın beceremeyeceği tek şeydir... Senin yardımcı olarak Başbakan'ın bile hayranlığını kazanan Honda'nın robotu Asimo'yu kendine alman lâzım. Masrafı da yok. Yağla, çalışsın. Şimdi önünde altı ayın var. Bunlar nasılsa geçer diyerek altı ay sineye çekip, "Ayda 75 milyar maaş lüpletmeyi" sürdürebiliyorsan, bravo sana. Olanları sindirebildiğine göre, sürdürebilirsin de. Maça göre adam diye bir formül vardır. Milli Takım'ı, ara sıra galip gelen kendi kulüp takımlarından birine çevirme hakkın yok senin. 1996'ya giderken kadrosunda yer almayacağını bile bile ve İngiltere'ye götürmeyi düşünmediği bir Sergen ve bir Emre Aşık'la iki maç kazandı Fatih Terim. Üst yapı olayı budur işte. Sen ve Kâzım Kanat sınıfta kaldınız. Çaktınız ve belge aldınız. Rezil ettiniz bizi. Milli Takım son 10 yılda ilk defa ilk iki maçta "Umut dışı" kaldı sayenizde. Hüseyin ve Servet ile Ukrayna maçı oynanmayacağını bilemeyecek kadar aciz kaldın. Ya da gözün dönmüş birilerine düşmanlıktan.. Geriye doğru iki veya üç sıçrama adımı kullanarak, sprinter forvet ile kalesi arasında kalmayı becerebilen adama ihtiyacın vardı. Öyle savunmalıydın. Ama sen rakibe giden, bunun örneğini de Lyon maçındaki kartla ve Beşiktaş maçındaki Carew'e hamlesiyle belgelemiş Servet'i Shevchenko'nun önüne attın. Niye Song - Tomas veya Ronaldo - Zago, ya da Luciano - Tomas başarılı olup şampiyonluk yaşayabiliyor? Çünkü savunmayı biliyorlar. Sen ise Servet'le Shevchenko'yu buluşturuyorsun. Belki bunu sen yapmadın ama Sheva'nın "Bir punduna denk getirip" Servet'i bire bir oynamaya iknâ edeceğini düşünemedin. Bunları maçtan önce sadece ben yazdım. Hatırlarsan maçtan bir gün önce, geçen hafta, "Bu yazıyı kampa sokmayın" demiştim. Bak şimdi sevgili Kâzım bile seni satıyor. Bunları ben maçtan önce düşündüm. Sen ise sadece bunu düşünmek için 50 bin dolar maaş alıyorsun. Ve düşünemiyorsun. Saygı duyulacak adamları bir araya getirip, sahada tutman gerektiğini bile düşünemedin. Bir yabancı hakem ya da gözlemci Hakan Şükür'e saygı duyar. Tanır en azından. Ama Fatih, Hüseyin, Servet kimdir bilmez. Bu bile sana maç kazandırabilecek "Üst yapı kurgusu" olabilirdi. Ama beceremedin. Git bir kulüp takımına, eskisi gibi en büyük hayranın ve destekçin olayım. Ama düş artık Milli Takım'ın yakasından. S-ÖZ Bereket-ül muazzam: Farklı skor. POST-IT Üstümüze gelmeyin artık. Çok şükür sonunda devre arasında saygı duruşu yaptıran ilk takım olma unvanını da ele geçirdik. Yakında maç bitimi saygı duruşu yapıp, bunu da tarihe yazdıracağım. İstediğime de istediğim kadar bilet veririm. Saha benim, seyirci benim. El ne karışır. (Yıldırım Demirören) Arapça söyleyelim, belki anlarlar!.. "Halife-i gol"cülerimizden Hakan Çokşükür, artık cemaat-ül mahşer-i cümbüş içinde elzem hiç bir şut-ül minare alamaz oldu ve ekibinin riyaset-i cumhuru olarak rakip-ül azrail olmaktan çıkarıldı. Mühendis-i kürre-i muallim, diğer muallim Yanal hazretlerinin tahribat-ül adem ettiklerine figân eder oldu. Binaenaleyh vahşet-i seyr-ül hareket-i beşeriyyen umumiyete taalûk eden çarşı pazar esnafı, şol maçta adam keserek arafat-ül safhada ayakta dikilme duruşu yapacak hâle gelmiştir. F.Bahçe ise cenaze-t-ül meftaa-i kürre mühendisi Hooijdonk efendiyi evde bırakıp, urum ellerinden Prag cihetinde taaruz-u aleykümselam peşine gark olmuştur, bir müsabaka-i hicret-ül gurbet kazanmak azmiyle. Orada bir sulh-ü sâlâh bile yetecektir. Prospektüs Halife-i gol: Gol kralı Cemaat-ül mahşer-i cümbüş: Tribün tezahüratı Şut-ül minare: Yüksek top Riyaset-i cumhur: Takım kaptanı Mühendis-i kürre-i muallim: Teknik direktör Tahribat-ül adem: Adam harcamak Vahşet-i seyr-ül hareket-i beşeriyyen umumiye: Holigan taraftar grubu Arafat-ül safha: Devre arası Cenaze-t-ül meftaa-i kürre: Ölü top Taaruz-u aleykümselam: Kontratak Müsabaka-i hicret-ül gurbet: Deplasman maçı Sulh-ü sâlâh: Beraberlik maçı Ülkenin altı oyuk.. Cep telefonu için trenden atılan genç.. Stad içinde karnı yarılan 16 yaşında bir başka genç.. Elinizde telefon, sokakta konuşsanız, bileğinizi kesiyorlar. Gözünüzü bile oyuyorlar. Koca koca adamlar demeçleriyle, daha kocaman adamlar mafya dizileri ve kavgaya teşne programlarıyla ülkenin altını oyuyorlar. Hababam Sınıfı ile beslenen bir topluma çoktan razıydık. Şimdi Kurtlar Vadisi'nin Çarşı Grubu'yla ortak çalışması vizyonda.. Basit bir TV dizisiyle, daha basit bir oyun olan futboldan "Canavar üreten bir ortak yapıma" ulaşmayı başardınız. Ülkenin altını oydunuz.. Adamın DELİ mi, DAHİ mi olduğunu iki sezondur çözmeye çalışan biz yazarlar DELİRMEK üzereyiz. En azından ben...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.