Ayağını yayın organına göre uzat

A -
A +
Bazılarımız bize hayal kurdurulmasını çok sevdiğimiz için hayalleri haber yapan yayın organlarına talibizdir. Bu konuda transfer bombalarında üstümüze yoktur. Gerçeklerle yüzleşmek yerine nedense hep hayal ettiklerimizi okumak ve dinlemek isteriz... 4 büyük ve hadi; tarihimizin gördüğü beşinci şampiyonu da katalım, şu ana kadar 12'si gerçekleşmiş olan tam 97 futbolcu transfer etmişiz. Üşenmedim ve lig bitiminden itibaren saydım. Eksiğim yok ama fazlası olabilir. Benim yakaladıklarım bunlar... Kimileri menajer tuzağına düştüler, kimileri takım sayfasına boş boş bakılmasın diye resmi güzel, taraftara gazete sattıracak haber ürettiler. Onların sallamaları ise "bunu atlamayalım" diyen ve "her ihtimale karşı" prensibiyle görüntülü basında habere dönüştü. Eleştiriyorum ama çok iyi biliyorum ki; bu, dünyanın pek çok ülkesinde de böyle yürüyor. Bizim ölçüyü kaçırma nedenimiz sadece biraz daha vahim. Adı geçen oyuncu, "yabancı kontenjanını" ne kadar zorlayacağını düşünülmeden haberleşiveriyor. Bazen de o oyuncuyu alsa o takım, nerede oynatacak diye düşünmeden haberleşiveriyor. Aynı bölgede oynayan dört oyuncu olurmuş ve teknik adam tıkanırmış; kimin umurunda... Bir de kulüp yöneticisinin taraftara gaz vermek niyetiyle uçurduğu haberler var ki; bunu hiç düşünmüyoruz bile... Mesela, Samet Aybaba hocamızı 4-5 gün için Brezilya'ya gönderdik ki, oyuncu seyretsin diye. 16'şardan 32 saati yol. Koca ülkede televizyondan seyretmek yerine statlara gitse en az 4 kez üçer saatten 12 saat yol. 96 saatin 44'ü gitti bile. Uyumak ve yemek yemek yok her halde ama o kadar güne dağılmış maç da yok... Şu ana kadar o seyahatten gelmiş bir tek isim de yok... O zaman Aybaba, ya taraftarını kandırdı ya da yöneticilerini... Ya da yöneticiler o sırada "dostlar alışverişte görsün" prensibiyle göz boyamak peşindeydi. Katılmanın onuru yerine, katılıp elenirken bir sonrakine hazırlanmak yerine, sadece "madalyası yoksa başarısızdır" gözlüğünü taktıranlara kanmayın siz. Yani... Siz siz olun ayağınızı yayın organına göre uzatın... Karadeniz'de 10 yaşındaki çocukta bile silah varken; neden ülkemizden bir madalyalı atıcı çıkmaz. Vee... Hiçbir tarafında deniz olmayan Macar yüzücüler nasıl oluyor da rekorlar kırıp madalyalar toplayabiliyorlar. Merak işte... Olimpiyatı turnuva sanıyoruz Bizim futbol ligimiz bize kısır bir döngü sunduğu için sportif kültürde hayli özürlüyüz. Birinci olamadıktan sonraki her türlü sonuç, bizim genlerimize yerleştirildiği gibi başarısızlık olarak algılanıyor. Hatta "ezeli rakibini yen, yeter" prensibi dolaşıyor damarlarımızda. Bu nedenle "olimpik felsefe" meselesinin çok uzağında kalıyoruz. Olimpiyat hazırlığı ve olimpiyat yarışmacılığını ıskalıyor ve peşin peşin madalya hesaplarına yenik düşüyoruz. Hata, bizim sportif yaşam biçimimizdedir... O yüzden siz "BAŞARI" yazın, boşluk bırakmayın ve hiç bir yere göndermeyin... BIRAKIN SİZDE KALSIN...! :))) S-ÖZ: ANONİM... Komünistlik; parayı bulunca, Feministlik; kocayı bulunca, Ateistlik; uçak sallanmaya başlayınca bitermiş... Laf ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı feys ve tiwitten silmektir... Daha da olmadı "engelle" gitsin.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.