Futbol mentalitesi, yemeği, müziği, hamasi duyguları aynı hamurla yoğrulmuş, aynı mahallenin haylaz çocukları birbiriyle çok önemli bir gece yaşadılar. Mahallenin bizim tarafı, sahaya fişek gibi çıktı ve ısınırken ilk maçtan çok farklıydılar. Mahallenin karşı tarafı, hafiften unvanıyla şişinecek gibi olduğunda bizim unvanımızı da kafasının bir yerinde tutuyordu. Kimse bana maval okumasın, üstelik hakemi de yanlarına almışlardı. Biz iyi takımların kötü oynarken bile kazanması gereken maçlardan birini kazanamayıp gelmiştik Yunanistan'a. Dün gece doğrularımız daha fazlaydı. Gerçi futbol dünya üçüncüsüyle, Avrupa birincisinin düzeyinde olamadı ama yine de eksikleri olan bizim çocuklardı ve ellerinden geleni yaptılar diyelim. Mükemmel savunma, çok iyi yardımlaşan orta alan ve sahanın her yerine süper bir güç koyan Servet ve Emre'yle bir puandan fazlasını hakettik. Ancak gençleşelim diye tutturanlar, böyle bir maçı koşanların kazanabileceğini gözardı etmişlerdi. Dün geceki oyun ve kadro Gürcistan'ı rahat yenerdi. Golcüleri Charisteas'ı iyi kapattık. Karagounis ve Giannapoulos'a alan verdik ama ciğerden kademe yaptığımız için skoru vermedik. İkinci yarısını Yunanistan daha agresif ve solumuza saldırarak oynamaya kararlıydı. Ümit Özat ile bu alanı iyi kapatık doğru karşılığı verdik. 60'larda Deniz'i ileri sürdük, sol tarafa yüklendik, Rehhagel de Deniz'in arkasına Seitaridis'i çıkarmaya başladı. Kendi sahasında bile 5'li defansı çakan Yunanistan iki arada bir derede kalmıştı. Hem çekiniyor, hem hücum etmeye çalışıyordu. Savunmayı sabırla yapan mahallenin karşı tarafı hücum etmeye pek eğitimli değildi. Yani perhizi iyi biliyor ama turşuyu tanımıyorlardı. Şayet Yıldıray'ı ortadan ileriye ve Hasan Şaş'ı da kanatta kullanabiliyor olsaydık, ya da Tugay zamanlarındaki ön liberoyu sağlayıp Emre'yi üçüncü sahada oynatabilseydik maçı tek golün üstünde bile alabilirdik. Biz bu Yunanistan'ı dün gece rahat yenebilirdik. Türkiye'de işimiz bundan daha zor olacak. Ancak şunu söylemeliyim ki, bize gösterdiği kartları onlara göstermeyen Frisk ve hâlâ iddia ediyorum ki Gürcistan maçının hakemi bizim dünya futbolu nezdinde bir ağırlığımızın kalmadığını gösteriyor. Ayrıca kendi takımlarının oyuncularını oynattırmaya çalışan yazarlar ve gençleştirme diye tutturanlar takımımızın sıradanlaşmasına göz yumuyor. Galiba Ersun hoca da biraz fazla gazete okuyor. Bu tür maçların 3 gün öncesindeki gazete ortalamalarını sahaya çıkaracaksa bilgisayar ekibine ve uzman değerlendirmelerine ne ihtiyaç var? Verin kadroyu İstanbul Gazeteciler Cemiyeti'ne, onlar yapsın, biz de seyredelim!..