Siz, başımız derde girdiği zamanlarda "kurtar bizi Şenes" dememizden, ben de "bizim için hiçbir şey yapmamanızdan" sıkıldık artık. Lütfen o makamdan ayrılın. Hem de öyle bir şekilde ayrılın ki, ayrılışınız ses getirsin. Hiçbir işimize yaramadığınız yıllarınıza hürmeten, ayrılış biçiminizle bari katkıda bulunun. Ülkeme medeniyet dersi verenler ellerine aldıkları tüm kozları "vurun abalıya" misali nasıl da salvo salvo kullanıyorlar, içerdeki münafıkların da desteğiyle.. Ülkenin başbakanı Recep Tayip Erdoğan'ın basın toplantısına girmek isteyen Rojtv ve onları orada bulundurmak isteyen "dış mihraklar" nasıl da aynı zamana getirdiler iki İsviçre maçının "hem dönemeç hem de çıkmazını." Hakem değiştirildiği zaman sesiniz çıkmadı. Değiştirilen hakem dahil bizi kıtır kıtır doğradıklarında da sesiniz çıkmadı. Blatter tüm ayıpları giyinip, kural dışı olabilme cesaretini kuşandığında da "lütfen" bir basın toplantısı yapıp "sayın başkanımdan izin aldım" diyerek toplantıyı bile küçülttünüz kendiniz ve ülkemiz gibi. Hakem değiştirilirken bizi ne de güzel kandırıp oyaladınız. O zaman Türk gibi davranabilseydiniz, Blatter de İsviçreli gibi davranamazdı. Birazcık sosyoloji bilgisi bile reaksiyon olması için önce bir aksiyon olması gerektiğini anlamaya yeter. Bizim hatamız aksiyonu yeteri kadar anlatamamızdır. O da sayenizdedir. Biz ikinci maçta 5. golü bulsaydık, şimdi ya hükmen mağluptuk, ya da tarafsız sahada bir daha oynuyorduk. Farkında değil misiniz? Birazcık hukuk bilgisi bile "aksiyonu tahrik kabul eder" ve "hafifletici neden" olarak geçerli sayar en azından. Taammüden cinayette bile tahrik hafifletici nedendir. Anlatın o zaman tahrikleri, aksiyonları da reaksiyonumuzun nedeni anlaşılsın. Oraya sizi bu millet getirdi. Oraya geldiniz diye bu milleti vermediler size. Ezik durmayın lütfen sayın Şenes Erzik!.. > Başkana açı cezası Daha önce de ceza verilmişti. "Bana ne, burası benim saham" diyerek kaale almamıştı. Yine verildi. Yine açı değiştirdi ve yine kaale almadı. "Hak" mahrumiyeti oldu "açı" mahrumiyeti. Biri bana bunu açıklayabilir mi acaba?.. > S-ÖZ Önemli olan hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duyup muhtaç olmamaktır. ÜMİT AKTAN > POST-İT Bu nasıl bir düşmanlık ve ahlaksızlıktır. Biz ne kadar da güçsüzmüşüz meğer. Önce Schalke maçını kullanıp hakemi değiştirdiler ve Milli Takımımı yediler. Sonra milli maçı kullanıp Fenerbahçe'yi yemeye kalkıyorlar. Baskı altına alıp yeni bir Juventus olayı meydana getirmeye çalışıyorlar. Fenerbahçe artık mecbur. Kendisinden daha çok ülkenin savunmasını yapacak yarın gece. Kendisinden daha çok ülkesinin menfaatleri için saldıracak yarın gece. Şimdi artık benim için de oynamak zorunda. ÜMİT AKTAN > DAUM'A BERAAT Ben Daum'un Manisa maçında yaptığı tek doğrunun Luciano ve Aurelio'yu oynatıp Servet ve Selçuk'u pamuklar içinde ve konserveye alarak yanında tutması olduğuna inanıyorum. Anelka'yı ucundan şöyle bir gösterip, Alex'i ise tamamen koruma altında tutması doğrudur. Manisa karşısında bunlardan birine bir arıza olsaydı ne olurdu? Volkan'a bir şey olsa yerine Rüştü oynar ama stoperiniz Servet'e bir şey olsa yerine Nobre'yi mi koyacaktınız? Herhalde Shevchenko ve Kaka'yı da Aziz Yıldırım tutardı!.. Ayrıca, Galatasaray derbisinde kafasındaki kadroda yeri kesin olan Luciano ve Aurelio'yu da maçsız bırakmamış oldu. Bence beraat!.. > Top yuvarlak değilmiş.. Ben topu yuvarlak bilirdim. Ama maalesef yıllardır kendimi kandırıyormuşum. Gazetemdeki bu köşem vasıtasıyla bana ulaşan okurlarım. Kanal A'daki programım sayesinde seyircim ve Marmara FM'de cuma akşamları saat 17.00'de yaptığım radyo programımda birebir konuştuğum dinleyicilerim hep aynı şeyden yakınıyor. İnanın onlar, onlara yorum aktaranlardan daha iyi anlıyor bu işlerden. Marmara FM'deki programımın adı "Top yuvarlaktır". Ama artık topun "özellikle ve öncelikle" bize batan köşeleri olduğunu öğrendim. Yuvarlak olan ve ortada yuvarlanan ise sadece FIFA Başkanı Blatter, onun hakemleri ve bizi medeniyete davet eden bizim medenilermiş!.. > ULEMANIN GECİKMİŞİ Bizim davulun kösüne "ara sıra maç yazan ve topun popülaritesinden yararlanan" diğer köşelerin ağırlıklı yazarları da bolca vuruyor şu günlerde. Bizi bolca ayıplayıp "bunun neticede bir oyun" olduğunu yazıyorlar. Ben, bunun 50 yılı aşkın süredir bu topluma afyon olarak sunulduğunu söyledim. Bunu hep söylerken, onlarda hiç olmazsa iki İsviçre maçı arasında yazsalardı hatalarımızı, yine de anlayabilirdim. Ama "ulema yine geç kaldı" gibi geliyor bana. Unutmasınlar ki "ağacı kesen baltanın sapı da ağaçtandır." Uçağın körüğünde bayrağı burunlarına soktuğumuz resmi ve yumurtaları manşete koyup "İLK GOLÜ KÖRÜKTE ATTIK" manşetini ben mi attım? Ulemalar toplantı yaptı, yayın kurulları onayladı da öyle attılar. O zaman zevk, şimdi ise ayıp. Yok yaaa .. Hafıza-ı beşer nisyan ile malûldür.. Ama 48 saat içinde değil. Bu başlıkları ve çığlıkları, Fatihler'in ne Terim'i ne de Altaylı'sı attırdı. Ne Davut Dişli ne de Şifo Mehmet attırdı. Şimdi "ayıp" diyenler attı. Kimse çıkıp da iki maç arasında "biraz yavaş beyler" demedi. Şimdi ise medeni olmak çok kolay. Bu da benim VATAN'cı Mustafa Mutlu'yu tarihe not düşürdüğüm yazı olsun. > Yazmakta olduğum 4. kitabımı bir süre askıya aldım. Ev işi yaparken kitap da yazabilen Semra hanıma ayıp olmasın diye!..