Hani yabancı bir dili öğrenmeye kalkar sonra da Türkçe düşünüp o dilde konuşmaya başlarsınız ve mesele kalır ‘ben var gelmek..’ düzeyinde.. İngiliz millileri de içindeki yabancılar çıkarıldıktan sonra katıldığı bütün turnuvalarda dünyanın evrensel futbol lisanını hep ‘ben var yenmek’ düzeyinde oynar..
Bu yeni takım belki de ilk defa Avrupa’nın futbol dilini düşünüp onu oynamaya çalışıyor.. Yerden deniyor, kanat akını dışında da girişimler yapıyor, geriden uzun yerine ayağa çıkmayı deniyor..
Rusya ise tamamen gri..
Renksiz bir takım..
‘Bu kadar disiplin de fazla ama..’ dedirten cinsten bir ekip..
Koca bir 45 dakika sadece ‘önleyici futbol’ oynadılar, gitmeye niyetleri varmış gibi yaptılar o kadar.. Hep ilerde tek başına oynayan Dzyuba’ya attılar, onu da Cahil iptal etti..
Sol bek Rose’a hayran oldum. Biraz daha deneyim kazanınca yeni bir Roberto Carlos’umuz olacak gibi..
Yerden ve araya oynayarak gelen İngiltere; Avrupa’nın futbol dilini konuştu ama bir tek önde baskıyı yapmayı öğrenememişler henüz..
İkinci yarıda 30 dakika bir vites yukarıdan oynayan Rusya, yaşlı takım olmanın bedelini son 15’te ödedi. Önce tükendi sonra da golü yedi, ama son gücüyle yüklendi ve puanı kurtarmayı başardı..
İngiltere ilk defa ada futbolu oynamadan Avrupa’ya adım atmış oldu ama hiç bilmedikleri bir durum nedeniyle ellerindeki puanları verdiler rakiplerine.
O da oyunu gevelemek, savunmayı en ilkel biçiminde bile olsa yapabilmekti..
O da ‘ada futbolu’ öğretisinde yoktur...
MAÇIN ADAMI: İngilizlerin sol beki Rose..
KIRILMA ANI: Berezutski'nin uzatmadaki kafa vuruşu