Ben ezelden beridir bu "üçüncülük" maçına tav olurum. Kaytarma yok, bir Dünya Kupası'nda belki de son defa seyredeceğim adamlar karşımda ve yarışırken oynatamadığı "geleceğin yıldızı" birkaç adaya da toslamak mümkün. Bu "üçüncülük" maçında da "kendini göstermek var", "oyun disiplini" yerine. Alman bile özgür; ki Uruguay ne kadar "duygusal ve özgür" varın siz tahmin edin. Bu tür maçların "teknik analizi" olmaz, ben de o nedenle severim bu tür maçları. İlk yarım saatin adamı tartışmasız Schweinsteiger oluyor. Vuruyor ve Uruguay kalesi "Jabulani"ye mağlup oluyor. Sonra bir top kaptırıyor maç oluyor 1-1... Maç öncesi taktik tahtasına yazılanların dışına çıkan oyuncu sayısı mebzul miktarda... Uruguay'ın "kontra iştahı" ve Alman'ın "iştahsız baskısı" ile ilk yarıyı ortadan keserek bitiriyoruz. Müller'i beğeniyorum ve Suarez'i "aklı başka yerde" olarak değerlendiriyorum. İkinci yarı beni tamamen haklı çıkarıyor ve bir kez daha görüyorum ki turnuvaların en coşkulu maçlarıdır "üçüncülük" maçları. Özgürlük diz boyu, coşku gırtlağa kadar... Forlan atıyor ve hemen cevabını alıyor. Jilet gibi kayanlar, topu ısıranlardan geçilmiyor saha. Bakın, bu geceki final bu kadar güzel olmayacak. Tarihi olacak, ama güzel olmayacak. Hatırlayın bizim Japonya'da üçüncü olurken ev sahibini dağıttığımız maçı. Bundan bir farkı var mıydı?.. Bitmesin diye dua ettiğim tek maçtır "üçüncülük" maçları. Teknik analiz meraklısı değilseniz içinde her şey vardır. En azından puan maçında olduğu gibi hiçbir sonucu kabullenemezsiniz bu tür "üçüncülük" maçlarında. Dün gece olduğu gibi... Son yirmi dakikada an be an tükenen Uruguay belli ki bir uzatmayı çıkaramayacaktı. Onları bu işkenceden Kehdira'nın golü kurtardı ve maçın "tiyatro kısmı" başladı. Üzüntü, buruk bir sevinç, yıkım, maçı helal ettiren ter damlaları hep bu bölümde ortaya çıktı. İşte bu nedenlerle hep 5 goller civarında olan ve içten bir samimiyetle oynanan "üçüncülük" maçlarına. Siz inanmayın "istatistik aşığı" yeni yetmelerin sözüne ve hiç kaçırmayın üçüncülük maçlarını...