Bir el atıver de gidelim!..

A -
A +

Yok Konyaspor'u adrenalin basmışmış... Yok o dakikadan sonra kimsenin kontrollü olması beklenemezmiş... Yok golü yemesine rağmen Konyaspor sinirine hakim olmalı ve oyundan düşmemeliymiş... İnsaf!.. Turkcell Süper Ligi Konya'da iğfal edildi beyler. Tecavüzün görüntüsü de canlı canlı yayınlandı. Öyle cep telefonu kaydı ve otel odasından değil. "Yenik duruma düşerse her hangi bir F.Bahçeli oyuncu elle oynama hakkına sahiptir" maddesi işlerliğe konmuşmuş. Özgüç Türkalp sayesinde ligimizin geçmişi "miş"li oldu artık. Daha önce yine elle atılan bir golü görmeyen hakeme bir hafta sonra maç verildiğine göre, Metin Tokat'ın daha kabul edilebilir hatasını, Özgüç Türkalp utanç boyutlarında niye yapmasın. "Hata yapabilirsin, ancak bu mutlaka F.Bahçe lehine olmalı, aleyhine asla..." yasası işlerliğe konmuşmuş meğerse. Muhittin Boşat niye bıraktı? Luciano, "Elinden geleni ardına koymadığı" için. Rize'deki elle oynama da Konya'dakine göre "kurtarır". Onlar hatadır. Ama Konya'daki puana yan kesicilik yaparak ulaşmaktır. Muhittin onurlu, hatta fazla onurlu davranmış ve düdüğünü bırakmıştır. Maçtan sonra Daum, "F.Bahçe yine göze hoş gelen oyun tarzını sergiledi" dedi. Her halde hakemin gözüne hoş gelen demek istedi. Türkalp'in görmeyen gözünü kastetti, ya da Gemici'nin. Hatırlarsınız, 55 metreden uzaktaki yardımcı hakemin, "elle atıldı" diye iptal ettirdiği ve G.Saray'ın şampiyonluğun gittiği bir golü. Tüm F.Bahçeli yazar, yorumcu, yönetici, taraftar ne kadar üstad varsa şimdi, "biz hakemler hakkında konuşmak istemiyoruz" diyormuş. Oysa ortada, "Taamüden faul, bilerek ve isteyerek elle oynama" varmış. Belki de maç öncesi hakemlerin memorandumunda, "Hadi bugün bir ara bir şeyleri görmeyelim" diye anlaşmış olabilirler. Zaten ondan sonra Alex'in tekmesini de, Anelka'ya yapılan açık penaltıyı da verememelerinden anlaşılıyormuş planları. "Yarış eşit şartlarda yarışılırsa yarış olur" maddesi çoktan tarih olmuşmuş. "Sen bana, ben yenik durumdayken elle bir gol atma izni ver, bunu geçerli say ve sonra istersen iki penaltımı verme" alış verişine yok diyecek bir hoca, ya da bir yönetici dünyada çıkmaz. > POST-İT F.Bahçe devam edecekMİŞ yukarıya doğru... Anelka'ya kariyerini geri getirecekMİŞ, hem de elleriyle kazıyarak... Nobre'nin avuçları aşınMIŞ attığı gollerden. Özgüç biraz dinlenip yine maç şavullayacakMIŞ. Herkes memnunMUŞ durumdan. Ancak Aykut Kocaman gibi bir pırıltı pes edip, hocalığı bırakacakMIŞ... Bende yazacakMIŞım.. Yuh olsunMUŞ bana... Geçmişe ne derlermiş!.. Ben Konyaspor faciasından daha başka bir senaryoya dikkat çekmek istiyorum. Hakemler yine ellerine satırı alıp, daha bir maç öncesinden Kadıköy'e gelecek takımları budamaya başladılar. Bu gözden kaçırılıyor. Bakın kaçıyor demiyorum, ka-çı-rı-lı-yor... Ankaraspor Kadıköy'e gelecek. Bir hafta önce bedava kartlarla Jaba ve Wederson evde kalıyor. Kayserispor Kadıköy'e gelecek. Bir hafta önce bedava kart ve takımın mihenk taşı Mehmet Topuz yok. Üstelik kırmızı gördüğü için cezası iki maç olarak ilan ediliyor. Ama nedense Kadıköy'de oynayamıyor veee... Ardından cezası bir maça indiriliyor, bu hafta oynayabiliyor. Yani ona verilen ceza, "Kadıköy'de oynamamak cezası imiş..." Geçmiş yılda da Konyaspor Kadıköy'e gelirken bir hafta önce Zafer Biryol ve Altan, Bülent Uzun tarafından ellerini açtıkları için kart cezalısı yapılmışlar ve F.Bahçe 2-1 kazanmıştı Kadıköy'de. Ben bunu şimdi F.Bahçe'nin futbolcusu olan Zafer'den duydum. Eller..Eller, eller.. Bir yanlış enformasyon dolaşıyor ortalıkta. Maradona'nın İngiltere'ye attığı gole, "Tanrının eli" demesi aslında bir itiraftan kaynaklanıyordu. Maradona, o dilleri iyi bilenler bilir, elle attığını Anelka gibi "inkar" etmemiş, tam tersine "itiraf" etmişti. Maradona'nın ön adı, Diego Armando... İngiltere'ye elle attığı golden sonra da o, "Diego'nun eli" demiş, herkes bunu "Tanrının eli" olarak algılamış, Maradona ise ön adını vurgulayarak elle attığını itiraf etmiştir. Diego Fransızca'daki Dieu, Latince'deki Diem ve ana dili İspanyolca'daki Diego kelimeleri, tam karşılığıyla "Tanrı" anlamına gelir. Hristiyanlığın "üçleme" inanışı, Diego kelimesini tanrıya verir. Maradona bu kelime oyununu Münih'te, yılın futbolcusu ödül töreninde, asla geçinemediği ve o zaman Barcelona'da oynayan Hristo Stoickov ile yan yana geldiğinde de yapmıştır. Basın mensupları ikisine, "hanginiz daha büyük" diye sorduklarında Maradona, "Ön isimlerimize bakın anlarsınız" demiştir. Diego, "Tanrı" Hristo ise "İsa Peygamberi" kasteder. Hristiyanlık ikisinin arasında baba oğul ilişkisi kurar ama "Tanrının eli" diyen Maradona, aslında "elle attım" diyebilecek olgunluğu göstermiştir. Anelka ise maalesef... Ehh!.. Başkanı, "sahada kazanılmadığını anladım" dediğine göre, Anelka ne yapsınmış... İmam cemaat yani... Profesyonellikmiş!.. Gürcan Bilgiç kardeşim TSYD'de sorumlu bir yöneticidir ve neyazık ki, babası sevgili F.Bahçeli ağabeyimiz Necati Bilgiç'i bile sollamıştır. Anelka için, "İşte profesyonellik bu" diyebilmiştir. "- Gürcancığım... Murat Hacıoğlu aynı golü aynı şekilde Volkan'a atsaydı, lig durdurulur, maçlar baştan başlardı bee..." S-ÖZ Kızım, anneni evlendikten 22 ay sonra kaybettim. Ama bir yaşamı dolduracak kadar yeterliydi. (Cold Mountain filminde Donald Southerland, Nicole Kidman'a söyler) Dinlenecekmiş!.. MHK Başkanı Ufuk Özerten'in Konya Başkanı'ndan özürünü zarif buldum. Hatayı kabullenmesi çok yerinde bir çıkış oldu. Üstelik bunu telefonunu kapatıp ortadan kaybolmadan ve sıcağı sıcağına yapması, cemaat liderliğinin en güzel ve yerinde örneğini oluşturmuştur. Ancaaak... Özgüç Türkalp dinlenecekmiş!.. İşte burası yanlış. O ve Cemal Gemici tarih olmalı. Üzerlerine yapışıp kalacak bu 73. dakika ile bir daha ne düdük çalabilirler, ne de bayrak sallayabilirler. "Dinlenmeliler..." Doğru, ama çağrılıp sorguda dinlenmeliler. Kendileri ise düdüklerini asıp ebedi dinlenmeye çekilmeliler. Onlar maç idare ederken, "Muhittin Boşat gibi bir hakemin ne günahı vardı" diye hep sorulacaktır. Konya'da ürettikleri paradoksun altında kaldılar. Beşiktaş, G.Saray ve Trabzonspor sahaya taşıdıkları pankartlarla, Türk futbolunu neyin beklediğinin altını çizdiler. Bu kadar "Kör parmağım gözüne" olamaz. Erol Yaşar Türkalp dostumun ayaklarımızın arasında koşturan sevgili oğlu, o efendi çocuk bu Özgüç olamaz. Hele hele Aykut Kocaman'ın eceli hiç olamaz. Ufuk başkan, bir daha asla her hangi bir F.Bahçe veya Konya maçına veremeyeceği bu çürük elmayı kaldırıp atmalıdır. Malum, bir çürük tüm sepeti çürütürmüş... > - F.Bahçe, ya da bir araba yolda kalırsa nasıl kurtarılır? - İterek... - Neyle? - Tabii ki, elle...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.