Bir sonraki lütfen

A -
A +

Kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde, elektriği bile sağlıklı aydınlatma yapamayan bir ülkenin birinde Avrupa Kupası maçı oynamak varmış kaderde. Elindeki oyuncu varlığının bir kısmını kullanarak rövanşa gelmeyi yeni bir anlayışın "bol pas" ve "yerden ayağa" gibi Galatasaray'ın pek bilmediği bir yöntemle elde etmek kavgası. Kavga diyorum, rakip kavgaya müteşebbis oynuyor da ondan... Rijkaard'dan başka hiçbir ağırlığı olmayan Galatasaray'da üstelik duran topları Sabri'nin kullanması zaten mahkumiyetin başlıca nedeni oldu. Erken gol ise taktik oyundan çıkardı Orta Asya'daki maçı, tamamen içgüdülerle oynamaya itti bizim takımı... Orada ne olursa olsun, burada bize yeteni alırız gibi bir hava hep vardı maçın içinde... İkinci yarıda hafiften "ustalardan bir kısmı" oyuna girince iş değişti. Bütün derdi "topun arkasına geçmek" ve sıkışınca faul yapmak olan rakibin bedenine göre bir kazak örülmeye başlanmıştı. Şutlar geldi, sonra rakibi çıkartmamak üzerine kurulu bir oyun sergilendi ve ardından deplasmanda tur anlamına gelen gol de bulundu. Bu takım Galatasaray'ın kalemi değil... Galatasaray'ın tam takımının asla rakibi olamaz... Sadece Sabri'nin neleri iyi yaptığı ve neleri asla yapmaması gerektiği görüldü mesela.. Mustafa Sarp ile Gökhan Zan'ın ciğerden oynaması ise büyük kazanç bizim için. Ayrıca Sabri'nin rakibi ve hakem ile didişmeden oynayabileceğini de görmüş olduk. Bize ağırlık bindirip "siklet farkı" ortadan kaldırıldı da Kazakistan'ın ülke puanına katkımız oldu. Velhasıl... Ali Sami Yen bu rakibe üç beden filan büyük gelir... Bir sonraki lütfen...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.