G.Saray son 3 haftaya oranla biraz daha agresif, biraz daha ciğerden, biraz daha iştahlı ve dirençli çıktı A.Gücü karşısına... Orta alan daha kalabalık, eski "topa sahip çıkan" havasına biraz daha yaklaşmıştı. Ama bütün bunlar hep "biraz" oldu. A.Gücü'nün Umut'u kullanamayan gol etkinliği, kaleye yönelik doğru hamleler buldu ama kaleyi bulamadı. Kaleyi bulamayanlar asla birer golcü olamayan Hakan ve Necati gibi iki isimdi. İkisi de süper forvet olmaktan öteye geçemiyorlar. Kaçırdıkça kaçırıyorlar. Topu içeri dürtmeyi bilmez bu kadar adam ileri toplanmış. Gol çok kolay ve basit, ama tabelayı bir türlü değiştiremiyorlar. Orta alanda ise biraz hayat vardı. Ayhanlı, Volkanlı ve yoğun bakımdan çıkmış Conceiçao'lu orta alanı Cihan ve Ergün de destekleyince işler biraz iyi gider gibi göründü. Orhan - Ergün ikilisi Hakan Ünsal - Baliç ikilisine oranla daha verimli olunca biraz toparlanmış görünen G.Saray maçı "cukkaladı" diyebilirim, yüksek müsadenizle... İkinci yarıda A.Gücü çok önemli bir yanlış yaptı. Sol kanattan etkili gelen Niyazi, bana göre de, Niyazi'ye göre de çıkmazdı. Nitekim ondan sonraki baskı kanattan değil, G.Saray defansının göbeğine yapıldı. G.Saray'ın her an gol atabilir görüntüsü ve her an gol yiyebilir görüntüsü son haftaların biraz bile değişmemiş tek gerçeği oldu dün gece. Nitekim kaçan gollerden sonra çöken oyun planını 60 ile 80. dakika arası sadece seyreden Hagi, rakibin baskısını kabullendi ve kenardan hiç bir çare üretemedi. Halbuki o oyun o onlarda müdahale istiyordu. Üstelik radikal ve rakibin "N'apıyo bunlar yaa.." diye düşüneceği türden müdahaleler istiyordu. Ama büyük futbolcu, fakat deneyimsiz bir hoca olan Hagi üstünlüğü verdiği rakibe skoru vermediyse bu savunmanın başarısı ve rakibin başarısızlığındandır. Kendi teknik adamlık başarısından değil... Kendi takımı yemedi diyemeyeceğim ama rakibi atamadı diyebilirim. 80. dakikada ise üretebildiği tek çare korkaklığını belgelemek oldu. Defans ve ortaya iki kişi alan Hagi, hücumda bir eksilerek G.Saray'ın hiç alışık olmadığı bir dönemi de bana göre resmen başlatmış oldu. O dönemin anayasası da şudur: "Varsın oyunum seyredene ve oynayana zevk vermesin ama maç benim olsun." Galiba biraz "yazıklar olsun."