Biraz oynamak da yetti

A -
A +

Terazi daha maç başlamadan iki takımı çok farklı tartmıştı ve geriye bir tek endişe kalmıştı. Tromso meselesi hani.. Türkiye'nin hemen her stadında startı verilmiş olan "Federasyon istifa" sloganı maçın önüne gölge gibi düştü. Adaletsizliğin adresini bulan taraftar, takımını sevmenin de yolunu bulmuştu. Gücü ve konumu ile ters orantılı olarak iyi bir duruşu olan Mersin İdmanyurdu, İstanbul'da G.Saray ile bir gece maçı oynamanın ve televizyonda da yayında olmanın tadını çıkardı uzun süre. İlk yarının genel muhasebesi "sadece direnen ama iyi direnen" bir rakibe karşı yine bir penaltı boynu büküklüğü yaşayan ve inceden çalışan bir hakemin bile gücünün yetmeyeceği bir dengesizlik. Tabii İliç'in böyle bir maçta bile terlememesi dikkatimi çekmedi değil. Bir de attığı birkaç uzun top dışında niye oynadığını anlamadığım bir Mondragon... Mondi o kadar rahattı ki, hücuma bile çıkabilirdi!.. G.Saray zaten rakibinin çoktan kabullendiği boş alanları doldurmaktan başka bir şey oynamadı. İkinci yarıda ve gollerdeki tek fark, G.Saray'ın biraz daha süratle oynaması ve gücüne oranla fazlasıyla direnebilen Mersin İdmanyurdu'nun sürat konusunda bir müddet geride kalmasıydı. Abitoğlu, ikinci yarıda her üç-beş faulden birini çalmaya başladı. Ondan sonra da gücü bu kategoriye az gelen Mersin İdmanyurdu, orta yerinden kırılıverdi. Gençlerin kariyerlerine gollerle başlamaları, Necati'nin kendi standartlarının çok dışında "golcü plasesi" yapması ve hakemin 0-0'ken esirgediği penaltıyı 2-0 olduktan sonra çok kolaylıkla çalabilmesi ikinci yarının akılda kalan notları oldu. G.Saray, biraz oynasa kazanabileceği bir maçı biraz oynayarak kazandı..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.