İspanya maç boyunca en büyük meziyeti olan pas trafiğini Almanya'nın başına yıktı. İki yıl önce Avrupa şampiyonasındakinden daha da beter bir şekilde kullandıkları 'efektif pas' özelliğiyle Almanları esir aldılar. Uzun bir süre yarı sahayı geçmişliği bile olmayan Almanya, İspanya'nın üstünlüğünü kabullendi ve sanki 'sinsi bir planı varmış gibi' yaptı... Tek devşirmeli İspanya ile 6 devşirmeli Almanya'nın mücadelesinde daha bir ekol olan İspanya'nın kazanması bana hiç de ters gelmedi. Almanya uzun bir süre 2 yıl önceki finalin uzağına düşmeden oynadı. Hatta ilk yarı sonlarında küçük cesaret örnekleri de verdi. Ancak dünyanın yarı finalini küçük cesaret örnekleriyle değil, makro planlarla kazanabilirsiniz. İspanya üstün, Almanya sinsi... Maç boyunca her saniyede, en geri ile en uç arasını hep 45 metre tutabilen İspanya'nın üstünlüğü, Almanya'nın sabır ve disiplin ama tamamiyle yavan futbolunu yenmeliydi. Almanya bir kere daha 4 atmış, sonra Sırbistan'a yenilmişti. Bir kere daha 4 attığı maçın arkasını kaybetti. Her şeyi yapan İspanya karşısında hiçbir şey yapamayan Almanya ne zaman ki Kroos'u oyuna alıp, Casillas'ı ziyaret etmeye başladı; işte orada maçı kaybetti. Kazansaydı yadırgardım. Çünkü bu kadar pasın üstüne, paspas olmadan kurtulabilmiş tek takım şimdilik İsviçre gibi gözüküyor. Bütün bunların dışında, ilk defa Afrika'da yapılan bir Dünya Kupası, ilk defa Dünya Kupasını kazanacak bir takım çıkaracak başımıza. Bundan böyle Hollanda veya İspanya da göğsüne bir yıldız takacak. Cruyff'a, Rensenbrink'e, Neeskens'e nasip olmayan bu yıldızı Hollanda'nın takmasından yanayım...