Hiçbir şey oynamayan bir takımın 3 puanı kapıp gittiği bir maç izledik. Çok şeyi yanlış oynayan bir takımın da nasıl yenildiğini seyrettik.
Maçın geneli bir teknik adamın oyuncularına haddini bildirme ve ders vermesi şeklinde aktı ve sonuç: Hüsran. Süratli oyun ve kaçan goller, başka şeylerle uğraşırken yenilen bir golle Osmanlıspor lehine tabela yazdı daha dörtte birinde maçın.
O ana kadar kaçıran ve gedik arayan hep Galatasaray'dı. Ama rakibinin gelmeye niyetlendiği bir anda tam gelemeden tek kişiden bir gol buyur edilmişti.
Denemelerin tümü ev sahibinden ama denemeden golü bulan misafir. İki santrforu ve bir çok hünerli forvetiyle golü bulamayan Galatasaray orta alana yardım göreviyle tütsülenmiş tek santrforlu takıma mağlup.
Böyle sürmemesi gereken bir adaletsizlik vardı tabelada ve koridorunda krallığını ilan etmiş olan Sabri sonunda Selçuk'un kafasına oturttu topu ve eşitlik geldi.
İlk yarının harikası, artisti ve yıldızı Sabri'dir.
İkinci yarının da 'henüz sezona başlamamış olan' adamı ise Muslera'ydı ve üstüne gelemeyen bir takımdan iki gol yiyebilmeyi ne yapıp edip başarmıştı.
Sonrası da başı gibi tek kale maç.
Doğru dürüst bir kere bile gelemeden öne geçmiş bir rakibe karşı doğru anahtarı bir türlü bulamayan üç kupalı takım.
Sonuç...
Hiçbir şey oynamayan bir takımın 3 puanı kapıp gittiği bir maç izledik.
Çok şeyi yanlış oynayan bir takımın da nasıl yenildiğini seyrettik.
Güzel bir geceydi ama...
Tabii ki; ders alan olursa.