--------------------------------- Bugün; bayram gününün yüzü suyu hürmetine midir bilemem, ama hiç olmadığı kadar iyimserim. Her şeyi güzel görmekteyim. Bayramı tamamlarken, arınmanın verdiği coşkuyla bulabildiğim olumlu şeyleri yazmaya kararlıyım. Ayrıca ne zamandır sıkıntı içinde yaşayan spor dünyasının tutuklularına da sabır ve selamet diliyorum... --------------------------------- Buzullar eriyor, buzlar erimiyor... Ozon deliniyor, dünya elden gidiyor belki... Milyarca aç var, evi barkı olmayan çok ve iki satırlık açılımı paylaşamayanlar ortalıkta birbirinin gözünü oymaya çalışıyor... Bize bir dünya bahşetmiş yüce yaradan ve kıymetini bilmediğimiz zaman elimizden alabileceğini hiç düşünmemişiz... Yüz bin "milyar dolarlık" kişi, 7 milyardan fazla yüz dolarla bir ay geçinmeye çalışan insana dayatıyor bir şeyler, dayatılanlar ise birbirlerine ancak tuttukları takımın daha üstün olduğunu dayatabilmekle yetiniyor... Bir deprem yüzer yüzer götürüyor... Bayramda tebdil-i mekan acemileri onar onar ölüyor yollarda... Küstüren şayet futbol ise bayramın hoşgörüsünü bile dinlemiyor taraf tutanlar... Taraf tutuyor, taraf oluyor ve bu nedenle de "bertaraf" olabiliyoruz da bunu fark edemiyoruz... Tek oyuncağımızı kırıp dökmeye çalışanlara karşı neden dik duramıyoruz, dersiniz acaba?.. Algımız alınganlıktan öteye değil... Hiç acımadan acıtabiliyoruz... "Afedersiniz" kadar güzel bir kelimesi olan dilimizi "amaaan boşveeer" gibi bir halta yaramaz bir söyleme yenik düşürüveriyoruz hiç düşünmeden... Yakındır... Bir spiker çıkacak ekrana... Gözümüzün içine baka baka diyecek ki: "Sayın seyirciler... Maalesef bize ayrılan kürenin sonuna geldik..." "Hakem kesmek" caiz midir?! Hırvatistan öncesi pırıltılar var ortalıkta... G.Birliği, kendisinin bile inanamadığı bir zafer elde ediyor. Çıkıyor ve gidiyor bir büyüğün üstüne. 5 yiyebilmeyi göze alıp 4 buluyor. Teslim olmaya hiç niyeti yokmuş gibi yapabiliyor... Sivasspor savaşıyor, deniyor denenmezi, korkmuyor ve maç alıyor hiç alamadığı bir başka büyükten... Mersin İdman Yurdu baş kaldırıyor, dişe diş oynuyor, kaybetmekten korkmadığı için kazanmanın eşiğinden dönebiliyor... A.Gücü açlıkla terbiye edilmiş gibi dizlerinin üstünden ayağa kalkıyor. Kimse boynunu uzatmıyor korkuyla... Ortalık Türk kalecilerin başarısından geçilmiyor... Türk hakemleri bu hafta adeta destan yazıyor. Trabzon'daki en insani hatayı da tabela kurtarıyor... Kurban edecek (bu kadar yüksek teknolojiye rağmen bir hata göremedik) hakem bulamadan Kurban Bayramını tamamlıyoruz... Çok isterseniz, cuma gecesi bir Alman hakem keseriz artık... Fayton yazıları... Bu haftanın şakası Nazım Fıstıkçı'dan geldi. Otomobil keşfedilmeden önceki fayton arka yazılarını araştırmış: - O şimdi yeniçeri! - Hatalıysam tiz kellem vurula... - Tek rakibim Hezarfen Ahmet Çelebi... - Kıroyum, ama akçe bende! - Faytonunda yer yoksa bana güzelim, ben at üstünde de giderim... - Paşa babam sağ olsun. - Akıncısın dediler kız vermediler. - O şimdi sadrazam. - Fetihlerin ustasıyım gözlerinin hastasıyım... - Alırım faytonunu... - Havan kime sultanım? - Babadan oğula değil, alın teri... - Rahmetli de şahlanırdı... S-ÖZ: Altundan kupa olsa susuz çeşmede dolmaz Yiğit ne kadar mert olsa düşünce dostu olmaz > Siyasetçiler futbol sahası açılışı filan yaparken neden hep penaltı atarlar da, neden hiçbir siyasetçi kaleye geçmez?.. Merakımdan sordum...