Kapalı gişe oynar ve sonunda F.Bahçe kazanır. Oysa.. Biri "yenilmemeye" oynamış, diğeri ise yenmeye oynamış son maçlarında iki önemli Avrupa takımına karşı. Sonra gelmişler Kadıköy'e birbirlerine, tam da "ben de oradaydım" denilecek bir gece yaşatmaya. Son maçları veya konumları ne olursa olsun birbirine tahammülü olmayan iki taraftar gurubunun ortasına salınıvermişler. Birbirini sevmemeyi ve rakibinin başarısız olması için dua etmeyi bile algılayabiliyorum ama rakibinin renklerine bile tahammül edememeyi oldum olası anlayamamışımdır. Oysa F.Bahçe taraftarı stadı Güney Amerika'nın bile imreneceği bir karnavala çevirmişti. Maç ise golle başlıyor. Lincoln'ün bile prese yürekten katıldığı bir G.Saray ile skora isyan eden bir F.Bahçe düelloya girişiyorlar ardından. Silahını hemen ateşleyen Fener bindiriyor Allah ne verdiyse sistemiyle ve Selçuk iğne deliğinden geçiriyor topu. Çift vuruş veya değildi derken ikinci ziyaret ağlara gidiyor ama tabelaya değil. Gece müthiş.. Patron belli ki Lincoln ama takımda çok iştahlı.. Josico'yu sorarsanız her rakip atakta "Lincoln hangisi" diye arkadaşlarına soruyor. F.Bahçe ise oyununa değil duran toplardaki üstünlüğüne bağlamış maçı. Bir ara tekmeyi yiyen de sarı kartı gören de Lincoln oluyor. İki üç pasın belini doğrultabilen F.Bahçe golünü Emre'nin şanssızlığından ediniyor. Klasik Kadıköy durumu anlayacağınız. Ne kadar oynarsa oynasın kendine yeniliyor G.Saray, F.Bahçe iyi oynamasa da.. Arda ve Ümit'in de bir hayli "eksik" kaldığını gözlemliyorum. Maçın yarısı olduğunda diğeriyle oynamayı daha iyi bilen F.Bahçe'nin 2-1'i ve G.Saray'ın brüt 2 net 1,5 penaltısı var. İkinci yarıda "hücum timi" sayısı artıyor ama bu bir anda "intihar timi" haline de dönüşebilir, derken, üç oldu erken.. Benfica yıldızı Emre kendi kalesine atmış, sonra da De Sanctis ikram etmiş bir tane.. Sinirleri her zamanki gibi iyice bozulan G.Saray dağılıyor hakemle oynadıkça hataları üst üste koyuyor. Disiplin "Kadıköy'ün geleneksel sendromu" olarak kayboluyor.. Ve film bitiyor..