Çünkü maçın sonu gelirken, Ali Sami Yen şöyle inliyordu: "Ali Sami Yen hakkını helal etmiyor..." Eh; o zaman bu takım da Seyrantepe'yi hak etmiyor... Maçın teknik analizini birkaç cümleye sığdırmak istiyorum. Kasımpaşa gibi önde ve açılarak gelen her takıma karşı bu oyun anlayışı kolay sonuç alabilir. Ama dün geceki gibi arkayı sağlam tutan ve öne çabuk atarak göbeğe karşı saldıranlara da hep hüsran yaşar. İyi de... Bu bir kere olur. Belki birkaç kere de olabilir. Ama hep olmaz. Olur da, onun adı takım ve futbol olmaz. Olsa olsa maskaralık olur. Hatalı çizilmiş bir oyun planıyla 90 dakika sürünen G.Saray, 2-0'dan sonra ıslıkları da yemeye başlayınca, milyon euroluk ayakların birbirine dolaştığını gördük. Maça başlarken zemine ve havaya göre şut kıvamını oturtmuş bir G.Birliği'nin iyi oyununu gördük. G.Saray ise 45 dakika bocaladı. İkinci yarıda sazı eline aldı ama ne çalacağını bilmeden, kafası kesilmiş tavuk gibi dolandı durdu sahanın ortasında. Topu yere indiren, "doğru çıkışlar-yanlış şutlar" kullanan G.Saray'a G.Birliği ayak uydurmasa, dünkü tarihi gece tarihin unutulmaz bir sayfası olabilirdi. Şimdi bu durumda operasyon ve tedavi hiç bir işe yaramayacak gibi görünüyor. Galiba G.Saray'ın birçok oyuncusuyla ölüp yeniden dirilmesi gerekiyor. Benim üzüntüm ruhu sızlayan ve "Gayın-Sin" denilen o muhteşem işareti bir kırık tahta sıranın üzerinde çizen Ali Sami Yen'in ruhuna çektirilen azabadır. Özhan Canaydın'adır... Metin Oktay'adır...