Bucaspor Akademisi

A -
A +
Geçen haftaki 'çözdükçe dolaşıyor düğüm' yazısının üstüne, yeni düğümler atıldı bu hafta. Ama ben şanslıyım ki; uzun zamandır görmek ve tanımak istediğim bir spor güzelliğine misafir oldum. Dolayısıyla aranızda bu hafta 'bir güzelliğe tanık olan' tek sporseverim belki de ben...

Yörenin en üst düzey takımı...
Altınordu altlardan gelmeye çalışıyor, Akhisar kıvranıyor. Denizli çırpınıyor. İzmirspor bitmiş. Karşıyaka kendinin kurdu, Göztepe malumunuz. Altay ise tarihinin peşine düşmüş. Manisa şöyle böyle...
Yörenin en üst düzey takımı ise Bucaspor...
Son yıllarda adından çok söz edilen, Salih Uçan ve benzerlerini yetiştiren, yeni bir Salih olacak olan Taylan adındaki 17'lik gence sahip bu camia; bunu nasıl başarıyor acaba, diye sora sora Akademiye konuk oldum.
Başarının sırrı şu: Önce insan sonra sporcu yetiştirmeyi prensip edinmiş.
İnanılmaz tesisler, küçük yaş guruplarının okuldan alınıp eğitimlerini sürdürdüğü ve sporcu olmayı öğrendiği bir düzenek kurulmuş.
Yüzlerce çocuk sokaklardan kurtarılıp sahalara kavuşturulmuş...
İnsan fabrikası kurulmuş orada...
Doğru yaşamanın kazanmaktan daha önemli olduğu öğretiliyor. Tavşanlı Linyitspor maçında Taylan'ı da seyrettim 15 dakika...
Adnan Dolma bütün bir futbol günü yaşattı bana...
Bu ideal, bu doğru, bu ilkeli düzeni kurup Türk futboluna armağan eden insanlara hayran kaldım.
En azından 'kazanmaktan daha önemli şeyler olduğunu' bilen yönetici tipinin hâlâ daha aramızda bulunduğunu görerek, geleceğimizden duyduğum kuşkuyu üzerimden attım.
"Bucaspor Akademisi" değil...
BUCA "SPOR" AKADEMİSİ orası...


Hakemlerimizin kimliğini korumaları sadece bir statta, sadece bir kulübede ve sadece bir adama karşı 'korkmadıklarını ve çekinmediklerini' kanıtlamak üzerine kurulmuş bir oyundur...
Güçlerinin yetmediği yerlerde nasıl da kuyruklarını kıstırıp kös kös ve tırıs tırıs gittiklerini görüyoruz...


İYİ-KÖTÜ-ÇİRKİN
İyimser, bir yaranın üstündeki kabuğu görüp, yaranın geçmek üzere olduğunu düşünen ise; kötümser de, kabuğun altında hâlâ daha yara olduğunu düşünendir...
Çirkin ise yarayı tedavi yerine sürekli pansumanlarla görmezden gelen ve daha büyük yaralar açandır. Gökhan Zan pansumanını, devre arası baskısına ceza veremediği için yapandır. Bunlar ve bunların kurulları değil mi; 'TÜKÜRDÜĞÜ ŞÜPHELİ' birine, 'TÜKÜRMEDİĞİ ŞÜPHELİ' biri kadar ceza veren...
Bu "çirkinler" penaltı verip rakibe de 'baraj' kurdururlar yakında...
Biri yapar; altı kurşun kalemle şöyle bir çizilir...
Öteki yapar; altı en kalın ispirtolu kalemle çizilir...
Biri koridorları inletir devre arası, bedeli 21 gün...
Öteki internet aracılığıyla açıklama yapar ve tepkisini belirtir, bedeli 60 gün olarak biçilir...
Fatih Terim yaptığında hatalıdır, ama söyledikleri tamamen doğru ve yüreklidir. Artık 'birilerinin söylemesi gerekeni' söylemiştir.
Kabul edin ki; ön yargılı, peşin hükümlü, art niyetli ve intikamcı ve tabii ki 'güdümlü' bir sistem bizimle dans ediyor, hem de alay ederek...


S-ÖZ: "Hiç kimse duymak istemeyen biri kadar sağır, görmek istemeyen biri kadar kör olamaz..." SHAKESPEARE

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.