Güzel Türkçemizde çok kullandığımız bir sözcüktür ve geçtiğimiz hafta zirve koltuğuna ilişiveren Fenerbahçe, bu hafta rahat rahat kuruldu, bir de bacak bacak üstüne attı!.
Gerçi Karabükten beklenen ve umulan haber gelmemişti ama Kadıköy'de büyük bir coşku ve iştahla oynayan bir takım vardı.
Maç 'tek kale-iki perde' olarak sahneye konmuştu. Bir kaza golüne imza atan Kadlec sonrası maç tamamen Serkan Kırıntılı ile Fenerbahçe'nin tüm oyuncuları arasında geçti. Öylesine ki; Hasan Ali ve Gökhan Gönül defansif hiçbir görevi düşünmeden iki kanat taktılar takıma ve vurdukça vurdular. Serkan tek başına skoru tutabildiği kadar tuttu...
Penaltı dahil...
Daha ne yapsın?..
Haa... Bu arada penaltının verilen kararla hiç alakası yoktu. Top savunmacının oyun alanında ve Mehmet Topal'ı görmüyor bile...
Onun oyun alanındaki topa kafasını sokan Mehmet Topal ve belki de 'endirekt serbest vuruş' bile verilemezdi...
Ama gol mukadderdi...
İkinci yarıda yine aynı dayanılmaz baskı, bir penaltı ve bir kırmızı çıkarmış şeker gibi bir hakem ve sadece bir kaleciyle direnen bir takım vardı ortada...
Üç puan kucaktaydı ama mesele kimin atacağı şeklindeydi...
Golü her iki kaleye de birer gol atan Kadlec'e yakıştırırken kaleci Serkan'a da üzüldüm...
İkinci yarının tek kale görüntüsüne bir de 'bir eksik oynamak' eklenince bu kez de Şifo'ya üzüldüm. Ancak üç puan için bildiği her şeyi bir kaleciye karşı uygulayan ve sonunda üç puana ulaşan ev sahibi Fenerbahçe'yi tebrik edelim ve gecenin kaybederken kazananlarının altını bir kez daha çizelim...
MAÇIN ADAMI
Serkan Kırıntılı...
KIRILMA ANI
Fener'in geriye düştüğü andı.