'Bana ne maçtan. Hele 90 dakika öncesi Kaptan Selçuk o delikanlıyı tribüne götürdüğünde ağladım be!..'
En önemlisi maç başlamadan önce çevik kuvvete yapılan tezahürattı. O destek çok fazla şey anlatıyordu ve bence maçın analizinin çok fazla önündeydi. Onların donuk bakışlarını ve onlara verilen bir karanfil karşılığında dudaklarına iliştirdikleri o acı tebessümü görünce dedim ki maçtan bana ne...
Hele Selçuk o delikanlıyı tribüne götürdüğünde ağladım be!..
Ağladım...
Ya maç?..
Bana ne dedim ya...
Takımın ne kadar hızlanabileceğini ve ne kadar gol yemeden bir maç oynayabileceğini Riekerink bile; büyük ihtimalle, bilmiyordu...
Ortası dirençsiz ve sayısal olarak hep az olan Galatasaray, ligde kırılgan ve dertlere boğulmuş bir rakip karşısında bu sorununu test edemezdi...
Galip gelirken bile sorunlar yaşayan bu takım, hafta içinde ne yapmış etmiş ve yine kendi içinden bir kaos çıkarmayı başarmıştı!
Bu minval üzere başlayan maç Galatasaray’ın standardının üstünde oynadığı bir süratle, ama rakibine üç gol pozisyonu verip bir gol bulduğu bir açılış yaptı...
Önde ama savunması delik deşik. Çünkü ortadakiler sayısal olarak yetersiz ve öndekiler hiç savunma yapmıyor. Devre Gaziantepspor yarı alanındaki 20 kişinin sıkışan oyunu ile geçiliyor…
İkinci yarı mahallemizin dar sokaklarında oynadığımız tek kale futbola döndü ve maçın tadı kaçıverdi... Yine de Podolski’nin asistinde Yasin’in ikinci golüne ve rakibin fişini çektiği ayak içine bir selam çakalım onun çevik kuvvete çaktığı gibi. Bir şekilde kaçınılmaz golü yiyen Galatasaray yine sıkıntıya düşmez mi?
Acı gerçek bu orta alan dirençsizliği ve sadece hücum düşünen öndeki oyuncularıyla Galatasaray en fazla sıralamada şu andaki yerini alır; fazlasını değil...
MAÇIN ADAMI: Şehitlerim...
Bu vatan için canını veren bütün şehitlerimize şükranlarımızı sunuyorum.