Büyüklük ve adamlık!

A -
A +
Tam biraz maç yazalım, futbol konuşalım diyoruz, anında yeni bir "Aziz Yıldırım meselesi" atılıyor önümüze. Günlerce tartışıyoruz. Ortada ne Avrupa Kupaları, ne de ligde pırıldayanlarla, ışığını kaybedenler kalıyor. Bize dedikodusundan sıyırıp konuşabileceğimiz bir "futbol meselesi" kalmıyor maalesef... Büyük adam olmaya gerek yoktur, adam olalım yeter... Ve tabii ki; adamların adamları yazıp çizmesi şartıyla. Bize hayatı öyle bir dayatıyorlar ki; her konuda kısa yoldan "meseleleri halletmeyi" çaresiz kabulleniyoruz. Ne demişler... Yirmi yaşına kadar hayatı öğrenmeyenin, Otuz yaşına kadar evlenmeyenin, Kırk yaşına kadar köşeyi dönmeyenin, Altmış yaşına kadar askerliğini halletmeyenin, Doksan yaşına kadar ölmeyenin, İşi çok zor bu dünyada... Aykut, Krasiç'i neden götürmedi? Selçuk Şahin ile Sabri Sarıoğlu neden "sanal alemin kalleşçe ve sütre gerisine sinip ismini yazamadan vuran" darbelerinden bir türlü kurtulamıyor... Semih ağzıyla kuş tutsa "kuşun canını yakmıştır şimdi bu" deniyor da, Stoch "ne güzel de geri koşmuyor" diyebiliyoruz. Belediye maçı ne kadar "prova" sayılabilir Cluj deplasmanı için? Hakemler "eşit hatalar" durumunda mı, yoksa "birilerine daha az hata" durumunda mı?.. Sevgili Avcı hocamız neden hep basına çemkiriyor?.. Nasıl oluyor da "askerlikten muaf" belgesini legal veya illegal yollardan elde etmişken, 1983'ten 29 yıl sonra bir de "bedelli" belgesi edinme telaşı baş gösteriyor? Neden yöneticisi de, seyredeni de, oynayanı da, düdüğü çalanı da, yayını yapanı da, ardından saatlerce tartışanı da "çılgın ile deli" arasında gidip gelmeyi tercih ediyor? Yoksa... "Akıllı olup da dünyanın kahrını çekeceğine, deli ol dünya senin kahrını çeksin"den mi ibaret hayat?.. Yeni hayat felsefemiz mi olmuştur? Bu nedenle mi "Batuhan'ı kazanmak" gibi bir yorgunluğun peşine düşeriz? Acaba neden basketbol ve voleybol daha seyredilebilir oldu futboldan? Yoksa spor yapıp, konuşup, yazmak ve izlemekten vazgeçsek mi? Malumunuzdur efendim... Tavşan koşuyor, ancak 8 yıl yaşayabiliyor, Köpek zıplıyor, ancak 12 yıl yaşayabiliyor, Kaplumbağa ise... Yerinden kıpırdamadan 100 yıl yaşayabiliyor ise; ne gerek var spor yapmaya? Ve de konuşup yazmaya... Asla değiştiremeyeceğimiz bir geçmiş geride durup dururken... Şekillendirip sahip olabileceğimiz bir gelecek bizi bekliyorken... Çarşamba gecesi Romanya'da bir "kader maçı" var da... Şikâyetler müdüriyete Ayak topu ahalisi şikâyetçi. Fenerbahçe'nin "kanarya kuşu" kadar narin ve kırılgan, öttüğünde de gürüldemeyen tavrından yakınanlar bir hayli fazlalaştı. Beşiktaşlılar ise oyuncusunu "kartal kadar yırtıcı" gördüğünde maçı kazanamasa bile takımının peşinde gürül gürül. Dünyada oturarak başarıya ulaşan tek canlının tavuk olduğunu çok iyi idrak etmiş bir tribün güruhumuz mevcut artık... Kaostan beslenen ve asla "kavgasız alışveriş" yanlısı olamayan Fenerbahçe bu hafta iki kez "ademlerin" huzuruna çıkacak. Eğer yine "kedi patisi" kıvamında bir oyun çıkarsa ortaya, Selçuk zorunlu iki yan pas yaparsa ve de hatta oynatılmak gibi bir gaflete (!) düşülürse, Krasiç kaytarır, Stoch tavır koyarsa, Aykut 10,5 ayak buzdolabı gibi durursa kenarda, üstüne de Orduspor biraz kıpırdanırsa ikinci felaketi tüm camianın başına yıkar o "ademler..." Benden söylemesi... S-ÖZ'LER: İnsanlar topraktan yaratılmıştır, o nedenle her an çamurlaşabilirler... Veeeee... Dünyanın en cesur yaratıkları insanlardır, çünkü öleceklerini bilerek yaşarlar... Zirveye çıkarken herkese selam verin, çünkü inerken onlarla karşılaşacaksınız, derler. Son yılların en fazla dedikodusu yapılan futbol yöneticilerine ve Batuhan'adır bu sözüm...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.