Beşiktaş'ın bulunduğu yerin adı "başarı" ise şayet; bunu, sahanın dışındaki aynadan, sahanın içine yansıyanlara borçlu olduğunu düşünüyorum. Hiçbir şeyin hiçbir şekilde "altında" kalmadıkları gibi yarıştıkları rakipleriyle aynı terminolojiyi, aynı jargonu, aynı argümanı kullanıyorlar. Daha türkçesi; onların anladığı dilden konuşuyorlar. Hiç "altta" kalmıyorlar, sürekli daha ağır konuşuyorlar ve saha dışından korkmadan, yüreklice ve sindirici basıyorlar saha dışından... Bu da saha içine yansıyor ve son yıllarda Kadıköy'de bile rakibin kolayca ve korkutularak sindirilemeyeceğini gösteriyorlar F.Bahçe'ye. Oyun içinde Appiah'a kafa tutmak, Lugano'yu sindirmek, Edu'ya meydanın boş olmadığını göstermek gibi bir tavır sergileyebiliyorlar. Çünkü, dışarıda ve yukarda Beşiktaş yöneticisi, F.Bahçe yöneticisine, ne söylüyorsa bir fazlasını söylüyor. Medyayı kullanma avantajını bile alabiliyor rakibinin elinden. Saha içinde de dışında da "pabuç bırakmıyor" rakibine. Semih'in tekmesi Runje'ye geldiğinde Gökhan Kartal bakışıyla yükleniyor Semih'e ki, rakibi anlıyor hemen "karşısındakinin Beşiktaş olduğunu, Antep veya Denizli" değil... Bir taraftara göre takımın ve oyuncunun "iyisi" ile, bir yönetici ve bir teknik direktöre göre oyuncunun "iyisi", asla örtüşmez. Taraftar, rakibini korkutan oyuncusunu daha çok sever. Yöneticinin korsusu ise hoşlanmadığı bir şeyle karşılaşmaktan doğan korkudur. İşte Beşiktaş, hassas dengelere sahip olan F.Bahçe camiasının taşlarını yerinden oynatıp onların yüreğine korku salmayı başarmıştır. Kendisinin saha içinde başaramadığını saha dışından tetikleyerek puan cetvelinin en üstünü zorlamaktadır. Sokak kavgasını rakibinden daha iyi yapmaktadır. Çünkü rakibi de bundan anlamaktadır. Oyunu değil ama bakışı Kartal bakışıdır Beşiktaş'ın. G.Saray ise bunu asla beceremez. Karakterinde bu yoktur. Puan cetveli de bu kavgayı verme biçimine ve sertliğine göre dizilmektedir zaten... Unutmayalım ki başkalarını korkutan da çabuk korkar... Ligimizin manzarasının belden aşağı vuran ve korkan ile korkutanlardan ibaret olmasının nedeni de budur. > POST-İT Rakipleri ne bekliyorsa aynen onu yapan tazminat garantisi altındaki yabancı hocaların yetersizliğinden bıktım. Güçleri Türk Ligi'nin orta karar ve bütçesi kısıtlı takımlarının dar kadrolarına ve oralarda mücadele edip çare üreten, taktik geliştiren ve sistem oluşturan hocalarına yeten pahalı ama asla yıldız olmayan oyuncu ve hocaların, yönetimlerinin tetiklediği medyanın koruması altında kalıp sürekli ambalajlanmasından bıktım. Bıktım yahu... (Ümit Aktan) > Kosta Daniolos Bu adam benim Yunanlı bir dostum. Türk ve Türkiye sever. Sık sık, özellikle güney Ege'de bir araya geliriz. Bir spor dostudur üstelik. Geçenlerde bir proje attı ortaya ve benden destek istedi. Ben de burada sizlerle paylaşmaya karar verdim. Önerisi şu: Ege'nin bir yerinde, tercih İzmir'dir, bir Yunan ve bir Türk takımının "barış ve dostluk" maçı oynaması. Kulağıma da sıcak geldi. Yunanistan'da Nea Smirnys diye bir takım varmış. Türkçesi "Yeni İzmir.." İzmir ve Ege'den göçenler kurmuş. Tıpkı AEK'nın "Atletiki Enosis Kostantinopoli" olması gibi. Türkçesi ise İstanbul Spor Birliği... İstanbulspor yani... Nea Smirnys Atina içinde bir ilçe takımı. Yorgo Koutelakis ise oranın belediye başkanı. Hayali ise şu: "Neden bir Karşıyaka-Nea Smirnys maçı oynanmasın sahaya çiçekler atarak." Benden istenen şey dostluksa sonuna kadar varım. Bu nedenle belki Panathinaikos takımında oynayan ve Avrupa'nın en büyük yıldızı olmaya aday olan 17 yaşındaki ve son 3 maçında Birinci Lig'de 8 gol atan Sotiris Ninis'i de seyrederiz. Ayrıca bilir misiniz ki Atina Belediye Başkanı Kaklamanis Nikitas sıkı bir Olimpiyakos taraftarıdır ve can düşmanı sayılan Panathinaikos stadının yapılmasını tek başına verdiği destekle sağlamaktadır. Futbol olarak öğreteceğimiz, ama saha dışında da öğreneceğimiz çok şey var komşumuzdan ve biraz daha sıkı dostluk kurarsak Kostas Daniolos gibi köprüler sağlarız. Benden söylemesi... > Tünelin ucundaki ışık G.Saray epeydir karanlıkta dolu dizgin gidiyor sağa sola çarparak da olsa. Özhan Canaydın'ı sadece saha içi başarılara ve transfer isabetlerine bakarak kıyasıya eleştiriyoruz. Ancak "dayanılmaz bir sabrın" sonucunda da tünelin ucundaki ışığı gösteren bu yönetimin uzun vadede "unutulmaz işler" yapmış olacağını tarihin yazacağını da kabul ediyorum. Meseleye sadece "Fener'in şamar oğlanı olmak" gibi kısır bir pencereden bakmak yerine, bardağın yarısının dolu olduğunu görmemiz gerektiğini düşünüyorum. 35 bin dönümlük Mecidiyeköy mü, 60 bin dönümlük Seyrantepe mi?.. 4 bin otoparklık durduğu yerde para basan köprü arterlerinin birleşim noktası mı?.. Hiç çalışmadan ve maç oynanmadan gelecek 10 milyon doların üstünde bir nakit girdisi mi?.. Adını "sponsorize" edip başından da "ölümsüz Ali Sami Yen"i eksik etmezseniz gelecek onurun yüceliği mi?.. Karadeniz oto yolunun bağlanması sonucunda bir haftada metrekaresi 8 bin dolara şimdiden yükselen Riva arazisi için pazarlık hakkını yeniden kullanabilmek mi?.. Bütün bunları görüp engel olmak için seferberlik ilan eden F.Bahçe'nin ileri gelenlerinin engellemelerine rağmen, bundan yakınmamak kibarlığını gösteren Özhan Canaydın'ın G.Saray duruşuna yakışan asaletine destek olmak gerekirken, buna benzin dökerek yaklaşanlara karşı durmak mı?.. Işık göründü beyler... > S-ÖZ Saygı olan yerde her zaman biraz korku vardır ama, korku olan yerde hiçbir zaman saygı yoktur. (Eflatun) > Ankara'daki "Cumhuriyetimize sahip çıkalım" yürüyüşünü, umarım F.Bahçeliler "kendi cumhuriyetlerine" sahip çıkılıyor şeklinde algılamamıştır.