CENAZE EVİNDE MİRAS KAVGASI

A -
A +

Onlar benim başkanlarım olmuştu. Büyük bir kulübün başkanı olarak saygıyı, ama benim "sultani" bağlarım nedeniyle sonsuz sevgiyi ve hoşgörüyü haketmişlerdi. Cumartesi günü ben utandım... Onların Fatih Terim düşmanlıkları, kişisel hırsları 1868 yılından bu yana yaşatılan geleneklerin önüne geçiverdi. Dirsek çürüttükleri okulun konferans salonunda konuşmaları gereken konuları gidip can düşmanı yayın organlarında bu fırsatı bekleyenlerle konuştular. Erman'dan medet umar oldular ve beni okulumdan utandırdılar... Oysa... Faruk Süren Fenerbahçe'den Ali Sami Yen'de 4 yerken bizler "anlayış" konusunda sözlük oluşturuyorduk. UEFA kazanmış kadroyu aynen koruyup; üstüne de 28 milyon dolara Jardel koyduğunda ve sonuç olarak "şampiyon bile " olamadığında "geleneklerimizin" kitabını yazıyorduk. Mehmet Cansun, Antep Kamil Ocak stadında Bülent Uzun'un Antepli Kemal yerine Galatasaraylı Suat Kaya'yı oyundan atması üzerine "bizlere yakışmaz, eleştirmeyin lütfen" demesinin altındaki gerçeği biliyor ve ilkelerimiz uğruna bir başkana sahip çıkıyorduk. Oysa Cansun'un Kamil Ocak stadının saha kenarı reklamlarını almak uğruna "Kamera Reklam" adlı ajansı için anlaşmaya çalıştığını ve bu uğurda Galatasaraylılık ilkelerini menfaatleri uğruna çiğnediğini sessizce kabulleniyorduk. 28 milyon dolarlık Jardel'in deliğini kapatmaya çalışıyor Canaydın... Faruk Süren'in açtığı deliği yamamaya çalışıyor Canaydın... Cansun döneminde 5,5 milyon dolara alınan Bülent Akın'ın borcunu ödemeye çalışıyor. 3,5 milyon dolara alınan Victoria'nın açtığı deliği yamamaya çalışıyor. Daha saymama gerek yok herhalde. İsteyene onlarca örneğim var... Süren'in işleri ile Cansun'un işlerini ne hale getirirken, Canaydın'ın bizzat cebinden karşıladığı kredi komisyonlarını dile getirmemesi, onun okul yönünün daha güçlü olduğunu gösteriyor bana göre. Canaydın okuldan büyüğümdür. Cansun ile aynı dönemlerin insanıyız Sultani'de.. Süren-Cansun dönemlerinde bir bakıyorduk ki "boynumuz kıldan ince" imiş. Ama şimdi... Çıkar uğruna, durumdan vazife çıkarmak uğruna maç günü kendilerini Terim ve Galatasaray düşmanlarına peşkeş çektiklerini görüyorum. Erman'ın kucağına yatıp karınlarını kaşıtmalarını hiç kabullenemiyorum. Ve hazmedemiyorum... İyi ki okullu kalıp kongre üyeniz olmamışım da "beni bağlamaz" yanlışlarınızı yazabiliyorum. Doğal hakkım olduğu halde niye kongre üyeniz olmadım biliyor musunuz?.. Gün gelir ise bunları yazabileyim diye!.. Sonunda beni okulumdan da utandırdınız.. Ha Ali ha Eren... Rizespor iyi takım. Ancak yendiği Trabzonspor'u uyandıranlar, onları bir önceki maçta uyandırmadıkları için 3 puanları gitti. Fenerbahçe'den götürdükleri 1 puanda gidecek. Sayın başkan Cengiz... Ali Eren de Beşiktaş maçında götürdü bi şeyler!.. Rakibe bir mükemmel bir asist, ardından "Ben takımım için oyundan bile atılıyorum" tavrıyla tüyüp gitme... Boşuna Beşiktaş taraftarı maçtan önce "psikopat Ali" diye bağrına basmamış. Oysa Galatasaray maçında soyunma odasında "kafa atacak" adam arıyordu. Bırakın adam almayı, defansınızdaki bombadan kurtulun yeter. Bir de ciddi bir "idari menacerlik" sistemi kurun yeter. Çünkü Kadıköy'deki yüreğiniz ve İnönü'deki golleriniz size düşmemek için haydi haydi yeter. EFFA BENİ NİYE ÖPTÜ?.. Herhalde Türk futbolunun sevgilisi Ali Aydın "EFFA beni niye öptü" diye "kara kara" düşünüyordur. Adam kapkara çünkü!.. Ne yapsın garibim... Aylardır takımı lehine bir serbest vuruş bile çalınmazken, Türkiye'nin "en iri" hakemi iki penaltı birden verince inanamadı duruma zavallı... Rakip Galatasaray... Ve iki penaltı birden... Olacak şey değil.. Sen EFFA'nın sadece sarılıp kokladığına şükret!.. Ya eve yemeğe çağırsaydı!.. TATLI SU KURNAZI Yıllardır yaptığı yanlışları, bilerek yaptığı ve yaptırdığı yanlışları, atamalarını matamalarını bir yana koyuyorum. Ve MHK'nin başındaki Bülent beye soruyorum. Bütün hataların "bir takım lehine" olurken, bütün hataların "bir takım aleyhine" olması artık bıkkınlık vermedi mi?.. Senin asla "akıllıca" olmayan yöntemlerle, ama "kurnazca" hamlelerle kurguladığın bir ligin içinde değil miyiz?.. Bütün hatalar hep bir takım lehine "olabilirken", bir başka takım lehine hiç hata "olabilememesi" seni rahatsız etmiyor mu?.. Sergen frikik atabilmeyi Kaan Dobra'nın yaptığı artistliğe borçlu değil mi?.. İki kez rakibini çekerek indiren ve ikisinde de serbest vuruş kullanan İbrahim, artık sıkmadı mı?.. Batista'nın kaptığı tertemiz topa faul çalarak mı Ali Aydın olabiliyor Türkiye liginin "en iri" hakemi?.. Bırakın dışarıdan çevirmeyi, ofsaytı, penaltıyı. Bekir, Bratu'yu indirdiğinde darbe ve havaya yükselen destek ayağını görmedin mi?.. Bu pozisyon devam etti. Bırakın faul çalmayı.. Oysa De Boer'in gördüğü kırmızıdan ne farkı vardı?.. Kanıtı ise ortada. Adam son adamın darbesiyle yerde ve düdük bile yok. Oysa sedyeyle giden adama 4 dikiş atılıyor. Herhalde düşerken sağ ayağıyla sol dizini "kramponladı". Bunu yapan üstelik Türkiye'nin "en iri" hakemi... Son bir sorum daha var: "Sende hiç vicdan yok mu ey Bülent Yavuz?.."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.