Dün gece rotasyon konusunda uygulamalı, geniş kadroyu kullanma konusunda da göstermeli ders vardı Ali Sami Yen'de... Milli yorgunları bölüştürmüş Hollandalı, kimini Tallinn maçına saklamış, ezbere ve rakibin beklediği gibi bir 11 değil, yükü paylaşacak olanlardan bir takım kurarak çıkmıştı sahaya. İki "sarsak" bir arada olmaz diyerek Sabri ve Barış'tan birini sürüyor sahaya. Volkan'a "al sana maç" deyiverdi mesela. Herkes aniden bir cumartesi gecesi sahada olabileceğini ve oynayabileceğini biliyor artık. Hatırlarsanız Messi ve Henry'i tribüne gönderip, Eto'o'yu yanına oturtur ve maç kazanırdı. O misal.. Ayrıca Galatasaray çok "ciddi" biçimde "eğlenerek" oynuyor... Denizlispor'un ortada pas trafiğini engellemek için diri ve kalabalık oluşu maçı biraz sıkıntılı götürürken bile stresten ve panikten uzak kaldılar. Bu durumun abartısı rahatlığa, lakayt top kayıplarına dönüştüğü anda da maç kaçıverdi ellerinden. Sarp ve Barış'a hiç alan bırakmayan Erhan Altın iyi kurgulamıştı maçı. Eğlenirken tadını kaçırdı Galatasaray derken hafiften üç dakikalık baskı devreyi ortadan keserek bitirdi. İkinci yarıda Denizlispor hiçbir üretimde bulunmaz iken Galatasaray temposuz ama baskılı oyunla bunalttı rakibini. Kaptan golü buldu ve maç da kendini buldu. Tribünlerin keyfi geldi, ortalık inledi ve Galatasaray eğlenerek çok ciddi bir galibiyete doğru yürümeye başladı. Yetenek ve kondisyon kapasitesi bu düzeyin altında olan bir rakibe karşı tat verip tadını çıkartarak güzel bir gece yaşattı sevgililerine.. Gerisi şov oldu.. Elano'yu gördüm bir ara birkaç metre ötemde. Buralarda olmaktan mutlu gibi geldi bana. Rakibin oyundan çalmak istediği her 1 dakikayı uyarı gösterileriyle 2 dakika olarak katmerlendiren Çoban, kuzu gibi oyuncuları bulduğu gecede düdük yerine kaval çalarak idare etti maçı. Biz de onu idare ettik...