Daldan şüphen varsa gölgesine oturma...
4 Temmuz 2012 01:00
Değişen yasalar ile değişen insanlar arasında bir yerlerdeyim. Tabii ki ortaya çıkıp kıvıran yorumlarla "zenne misali" durumdan eğleneyim mi, hüzünleneyim mi, yoksa endişeleneyim mi; bilemez durumdayım... Sonumuz hayrola...
Dalından şüphe duyduğun ağacın gölgesine oturmayacaksın... Başına güneş geçer en azından... Geldiğimiz durum; adalet mi, asalet mi, yol ayrımıdır...
Ülke menfaati mi, ilke menfaati mi yolunun ayrımıdır...
Son durumumuz bir yanlışın kaç doğruyu götürdüğü değil, bir yanlışın tüm doğruları yok ettiğidir...
Şimdi bütün doğruların canına okumuş olan bir yanlışın peşindeyiz...
Sporumuza ve tabii ki futbolumuza bakışımız; birbirimizden ne kadar uzakta olursak olalım, aynı gökyüzünü paylaşıyoruz romantizmidir.
Aşkın kör gözüdür...
Aşık şöyle bakar duruma:
Tutuklu kaldığım yer kalbin ise, bana ne özgürlükten...
Bir ananın oğlu katil bile olsa o yine de oğluna çamaşır götürür cezaevine. Sadece bir ananın kalbidir koşulsuz ve karşılıksız sevebilen...
Bundan sonrasındaki gerçeğimiz ise; üç kişinin bildiği bir şeyin sır olarak kalması gerekiyor ise, bunun diğer ikisinin ölü olmasına bağlı olduğu gerçeğidir...
Düşünün ki bir adam çıkıyor ve en mütevazı duruşuyla şöyle diyor gözümüzün içine bakarak:
"Süperman olmaktan başka hiçbir yeteneğim yoktur..."
Ne güzel tespit etti Sadık Söztutan...
191 Birleşmiş Milletler üyesi ve 207'nin üzerinde FIFA üyesi...
Özgürlüğü, dayanışmayı ve paylaşmayı kabul etmeyen ama söz konusu top olduğunda gelin birlikte oynayalım diyen çok ülke var...
Biz hangisiyiz acaba?..
Duymak istediğimiz yalanlar vardır bizim.
Bunları söyleyenlerin peşine takılırız biz...
İnsanı ve hafızasını zorlayanlar hep söyledikleri yalanlar değil midir?..
En çok yalan da şu futbol aleminde dönmüyor mu?..
Unutmayalım ki;
Hafızayı yoran hayat değil, aklında tutmak ve hatırlamak zorunda olduğun yalanlardır!..
Biz şamatacı milletiz!
Bayılırız şamataya...
Hiç tanımadığımız, adını birkaç kere belki duyduğumuz bir uzak ülke vatandaşı için havaalanlarını birbirine katarız...
Karşılarken doruklara çıkarız ama uğurlarken arazi oluruz biz...
Bizim üstü açık bir araba ile Cüneyt Çakır'ı dolaştırmamız gerekirken, ülkenin yüz akı pasaport kuyruğundan sessizce geçerek gelir ülkemize...
Ortalığı birbirine katan atletizmcilerimiz veya voleybolcularımız için değil, simgeleştirdiğimiz başkaları için geniştir omuzlarımız...
Bizim için işin şamatası, ruhundaki asalet için değil, sarf edilen hamasi sözcükler uğruna yapılır...
Sadece biz düğünde ölüme sebep oluruz...
S-ÖZ:
Şayet konuşarak bir şeyler olunsaydı, ormanların kralı aslan değil, bir papağan olurdu...
Elimizde mahkumiyet de var, özgürlük de.. Sevinelim mi, ağlayalım mı? Maça giremez de var, başkanlık edebilir de... Benim kıt aklıma sizler mukayyet olun lütfen...