F.Bahçe her ne kadar sanal bir örgü ile kendine yeni bir dünya kurmaya çalışsa da öz yapısında mevcut olan "kavgasız alış verişi sevmemek" nedeniyle hayli gergin. Kendi içinde kavgalılar, medya ile genelde küsler ve sevimsiz, sevgisiz bir başarıyı kovalıyorlar. Ben de durumdan değil, Daum'dan bir vazife çıkarttım kendime. Yönetim seyircili ilk iç saha maçında localara bölünmüş, kendi içindeki bölünmüşlüğü haykırıyor adeta. O görüntünün az öncesinde Samsun Başkanı Adnan Ölmez, stadın kapısında taciz soslu çile dolduruyor. Yönetici Ekşioğlu da çıkıp "Bizim başkan bile biletle girer" diye; hani çocuklara yaparlar ya "bak kuş uçuyor" ve o arada elinden oyuncağını alırlar, işte öyle davranıyor bize. UEFA standartlarına hazırlanan stadda güvenlik bir yerden aldığı emirle standart dışı yelek giyip reklam yapıyor. Başkan Newcastle ile göz flörtünü dansa kalkmaya kadar sürdürüyor, eğer bu teması kooperatif evlerinden birini satmak için yapmadıysa ona karşı (!..) olan medya "haklı ama korkak", başkan Yıldırım ise "haksız ama cesur" çıkmış oluyor. Cumhuriyet derken derebeylik ve diktatörlük arasında gidip geliyoruz. Geçen yılın son maçında kütür kütür top oynayan Anelka, plajda maç yapmadıysa nerede sakatlandı da hazırlık dönemi dahil ligde bile üç hafta bekledi? Ve sonra nasıl birden bire iyileşip kadroya girip 90 dakika oynadı? Üstelik gol de attı. Yönetime göre bu da medyanın abartması. Başkan ne yaptıysa onu yazan medya, başkan tarafından suçlandı. Newcastle ile görüşülmedi mi? Samsun Başkanı kapıyı mı bulamadı? Güvenliğe Fenerium yeleğini TSYD mi dağıttı? Biz neyi abarttık ve abartıyoruz? O kadar kötü futbolda elle gol atıldığında çıtı çıkmayan Daum, 5-2'yi bulunca birden delleniverdi. Başladı federasyona sallamaya. Daum, sana havada karada seyircili - seyircisiz herkesi yenebileceğin bir takım kurdular. Sen oynatamadığın topun suçunu federasyonda arıyorsun. Fener'in Daum'u bundan ibaret... Fener'in durumu da bundan ibaret. Bakmayın siz "Bu yıl hedef Avrupa" kandırmacasına. Hedef bal gibi G.Saray'ı yenmek ve geçmek, şampiyonluk bile değil. G.Saray yedinci ise benim tanıdığım her F.Bahçeli altıncılığa râzıdır. Teşhiste hata olmaz!.. Galatasaray'a herkes bir tedavi modeli sunuyor. Bütün gözlemler haklı ve iyi niyetli ama hepsi ayrı. Levent Tüzemen: Devşirme beklerle olmaz diyor, kanatlara savunma istiyor. Hıncal Uluç: Bu savunmayla olmaz diyor ve kesinlikle savunmaya takviye istiyor. Halil Özer: Orta alanda geleni karşılayan yok. Ver İliç'i, yerli olarak kimi alırsan al diye yazıyor. Herkes forvetin iyi diğer yerlerin aksadığı görüşünde. Ümit Aktan: Sıkıntı sadece forvette diyor. Hücum gücü fazla forvet var ama golcü yok diyor. Demek ki Galatasaray herkese başka türlü görünüyor. Belki de kimse bu takımı anlamıyor. Anlayanlar da yanlış anlıyor. Gâf-ı güzâf Canlı yayın çok tehlikelidir. Bir kelime her şeyi bitirebilir. Kulağınızla ağzınız arasındaki mesafenin çok uzun olması gerekir. Koskoca Güner Ümit bir kelimeyle yok olmadı mı? Erman Toroğlu'nun Ümit Karan gafı, gâf-ı güzâf bir lâftır. Yapışıp kalmıştır üstüne, açık mutfakta kızartılan balığın kokusu gibi. Soru-Yorum... G.Saray'ın en iyi futbolunu oynadığı maçın İliç'in kadroya giremediği ilk maça rast gelmesi ve İliç'in oynamadığı ilk maçın ilk puan kaybına da rast gelmesi... ... Fener'in ilk rahat ve vasatı aşan futbolunun 5 gole rastladığı maçın Tuncay'ın oynamadığı ilk maça denk gelmesi... ... Ailton'un yerine giren hep gol attığına göre Diyarbakır maçında geciken golün Ailton oyundan alınmadığı için bir türlü atılamamış olması... POST-İT Hakan böyle golsüz dönemlerinde bir büyük maçta, bir büyük golle patlamıştır. Önümüzdeki iki maç da çok büyük. Çarşamba da hani şu Kadıköy'de üç yediğimiz ve Ersun'a, Hakan'ı Kadıköy'de kaptan çıkartmamasının emredildiği maçın rövanşı. Hakan'a dikkat et.. Ümit Aktan Terim bunu hep yapar Fatih Terim çok radikal adımlarla 96'ya gitmeyi başarmıştı. O asla söylemeyecek ama ben çok iyi biliyorum ki; "Ruhu sakatlanmış" bir Milli Takım devraldı Ersun'dan. 96'ya giderken çekirdek kadrosunda olmayan Emre Aşık ve Sergen'le iki tane maç kazanmıştı. O bunu hep yapıyor. Fatih Akyel ve Alpay Özalan çok doğru seçimlerdir. Ve Shevchenko'yu kovalayabilecek tek Türk futbolcusu Fatih Akyel'dir. Sadece dalıp gitmemesi şartıyla. S-ÖZ Mezarlıklar, ekranda vazgeçilmez olduğunu sananlarla doludur. Ümit Aktan Golcü gole gelir, maça değil... Kanal A'da pazar gecesi Auxerre - Lyon maçını canlı olarak anlattım. John Carew skora en ufak bir katkı yapmadı gibi göründü tam 85 dakika. Tıpkı Hakan Şükür'ün göründüğü gibi. Oysa Lyon'un deplasmandaki 2-0'lık galibiyetinde en büyük pay Carew'indi. Tıpkı, Hakan Şükür'ün görünmez katkısı gibi. Seyirci golü görür, oyunu değil. Bu tür oyuncuları en az iki rakibi kollamak zorunda. Boş koşularına katılmak zorunda. Lyon'un Diarra ve Juninho ile gelen iki golünde atana bakarsanız Carew'e hiç gerek yok. Genele bakarsanız Carew olmasa o goller olamayacak. Hakan Şükür de her maçta rakip defansa verilen narkozdur. O gol atamaz ama atılan tüm gollerde hep vardır. Büyük golcüler maça gelmez, sadece gollere gelir. Sporda değil, skorda vardır. Ama büyük forvetler takımın attığı her golde vardır. Sadece topa bakanlar tarafından fark edilemezler. Tıpkı Hakan Şükür gibi.