Derbi ayaktopu değildir
11 Kasım 2008 01:00
Sadece F.Bahçe-G.Saray derbisi; ayakla değil, kafayla oynanır. Bedenle değil, ruhla oynanır. Taktikle değil, motivasyonla oynanır. Bu tür maçları asla bir önceki maçların düzeyine veya sezon akışının debisine göre öngöremezsiniz. Bu tür maçlar, iki takımın ortaya koyduğu gerilim nedeniyle futbol öğretilerinin dışında oynanır. Kadıköy gerçekleri Florya ve Samandıra provalarının dışına çıktığı için hoca kalitesiyle, veya kalitesizliğiyle de hiç ilgisi olmaz.
Futbol, "foot" ve "ball" kelimelerinin yapışmasından doğmuş bir spordur. Ancak, sadece derbilerde, hatta belki de sadece F.Bahçe ile G.Saray'ın derbilerinde "ball" ortada devinir ama işi "foot" değil, "head" çözer.
F.Bahçe-G.Saray maçları "headball" diye bir oyundur.
İsteyen işi ruh kavramına monte edip "spritball" da diyebilir.
Aragones'in kalitesi, tecrübesi ve kariyeri ile Skibbe'nin genç kuşağın futbolu konusundaki tüm bildikleri rafa kaldırılır.
Oyuncuların geçmişleri yerle bir olur...
Hakemlerin seminerleri veya eğitimleri, tecrübeleri veya karakterleri yok sayılır. Hiçbir işe yaramaz...
Olay tüm futbol gerçeklerinin dışına çıkar ve öyle oynanır.
Olay mahalli Kadıköy ise, sonunda da mutlaka F.Bahçe kazanır...
Derbi budur...
Derbi, şeref tribününde "saygısızlık" kavramının bile hafif kaldığı yerdir. Orası bile birden "terbiyesizleşir."
Taraftar, bir önceki maçta Avrupalı rakibine karşı bile yapmadığı hazırlığı yapar, öylesine dolduruş halindedir çünkü. Ortalık vahşi bir tahammülsüzlüğe bürünür ve sahadaki oyuncu gücünün çok üzerine çıkar. Avrupa'da tur atlayabileceği bir maçın daha ötesinde bir güç harcar ve ter döker.
Bilir ki; derbiyi kazanmakla tüm sezonu kurtarabilecek, taraftarının gözüne bir daha oradan düşmemek üzere girebilecek ve yönetimi rahat rahat o tribünlerin cebindeki son kuruşu da almaya yönelecektir sonrasında.
Derbide, sadece maç kazanmadığını, "sezonu kazandığını" biliyordur.
O nedenle "sen şunu tut" ve "sen şurada oyna" ile "sen şunu yap, sen de şunu yapma" öğretileri unutulmuştur ve herkes yapabileceğinin daha fazlasını yapmaya çalışmaktadır.
Derbi asla futbol maçı değildir... Çok daha fazlasıdır...
7 YANLIŞI BULUN
Hakemi de bildiklerinin dışına çıkarır F.Bahçe-G.Saray maçları.
Mesela...
Çift vuruş değil tek vuruş vermesi gerekirken çift verir. Ardından atacak olana "endirect" demeyi unutur. Kelime evrenseldir ve yabancı bir kelime olduğu için dil bilmeye bile gerek yoktur. Yani hakem hatalı karar vermiş, oyuncu verilmesi gerekeni kullanmış ve golü verilmemiştir.
Mesela...
Baraj 7 metrededir. Arda topun durduğu yayı ve o nedenle yayın merkezi penaltı noktası olan 9.15'lik mesafeyi kestirmeye bile gerek kalmadan, barajın durması gereken yerini gösterdiği pozisyonda hakemden daha iyi bildiği ortaya çıkar sahanın ölçülerini. Hakem barajı yerine alamaz.
Mesela...
Deivid, markajı "karakucak" yöntemine dönüştürür ve bir "uyarıcık" bile alamaz. Sıkar çünkü...
Mesela...
Uzak direkte ayağını yerden kesmiş olan Ümit'in beline giren Selçuk, ancak bu derbide takımı adına temiz bir müdahale yapmış sayılır.
Mesela...
Servet'in üstüne sıçrayarak onuncu kuralı ihlal edebilir Edu ancak bu derbide. Elmacık kemiğini kırdığında ceza alanı içindedir üstelik.
Mesela...
Arda atılan taşlar nedeniyle ve küfürleri duyan yardımcının önünde mağdurdur; atışı bir an önce kullanmasını engelleyen ise yardımcıdır. Daha çok malzeme yağsın diye kafasına. Kartı Arda ancak böyle bir derbide görebilir.
Mesela...
Isınırken koro küfür kusar, atılan su dolu kutu ve şişeler de cabasıdır. Maç içinde de devamı vardır. Maç öncesi dahili anons yalvarır, "n'olur sahaya yabancı madde atmayın" diye. Raporda ise bunlar yer almaz. Alamaz...
Bunlar 7 yanlışım...
Şeref tribünündeki ilkelliği dile getirmiyorum.
Bunların hepsi konuk takım aleyhine...
Ev sahibi takım lehine ise sadece Lincoln'ün ikinci kırmızı kart durumunu tartışabiliriz.
Hakem 1'e 7 verirse, müsaade edin de G.Saray 1'e 4 versin...
>> Aslantepe fiştekleniyor
Sayın Başkan Polat... Geçtiğimiz hafta Aslantepe'de işçilerin bir kısmının verdiği sıkıntının UEFA ve Şampiyonlar Ligi kadar yer ve zaman işgal ettiğini görmüşsünüzdür.
Güdümlenen haberlerde işçilerin küçük bir kısmının sosyolojik nedenlerle tahrik edilmiş olabileceğini Lig Radyo'da dile getirmiştim. Duyumlar o nitelikteydi çünkü.
Şimdi biliyoruz ki, taşeron firmaların belki de dış mihraklar tarafından güdümlenmesine kadar uzanabilir oradaki sıkıntı.
Aslantepe'nin bir gün bile aksamasının rakiplerinize nasıl bayram ettireceğini siz benden iyi biliyorsunuz.
Bu nedenle Aslantepe yükseldikçe, ihtirasla "fişteklendiğini" hissediyorum, daha da fazlasını yapacaklarını duyuyorum.
Eren Talu'nun çaresiz kalıp tıkanmaması için kulübün sorunlarıyla boğuşurken bu konuda da "dikkatli" davranmanızı, hatta aşağılık sabotajlarla bile karşılaşacağınızı hissediyorum.
İşiniz çok zor yani...
Derbiden sonra Mahmut Uslu televizyona çıkıp, yaptığı yanlışı kılıfına uyduruyor. Sayın Başkan sizin ise çıkacak bir televizyonunuz yok.
Var da kimsenin seyrettiği yok!..
>> On libero
Lizbon'da ön libero değil on libero ile oynadı G.Saray.
Takım kendi içinden buldu on tane liberoyu.
Çif santrfor mu, tek mi, sorusunun cevabını maç kendi içinden çıkardı.
Forvet arkasını kendi içinde üretti.
Skibbe'nin hatası bir derbi maçını da aynı kıvamda oynayacağını zannetmesiydi.
Rakibinin kim ve ne olduğunu Kadıköy'de öğrendi.
Ancak o kadar şanslı ki, camiası için F.Bahçe galibiyetinden daha önemlidir Avrupa'da tur atlamak...
>> POST - İT
Perşembe günü Şanlıurfa'dayım...
Müthiş projelerini ve inanılmaz sıkıntılarını yerinde görmeye gidiyorum.
Balıklı göl ve sportif bilgi ve görgü çalışmasını yerinde yapacağım.
Aslında ben değil, Kanal A'daki "Haydi Maça" programı orada olacak.
Haftaya baş köşemde Şanlıurfa olacak anlaşılan...
>> Ankaraspor'a sürekli "cenaze gönderen" F.Bahçe bu hafta Aykut Hocanın takımını ağırlıyor. Kadıköy Fener'in üstündeki takımlara mezar olacak mı bakalım?