Biz, Gerets ile yaşamayı öğrenmek zorundayız... Ancak Gerets takımı ile yaşamayı hâlâ daha öğrenemedi. Bu takımın hayalleri büyüktür. Tromsö ve Bordeaux ile sınırlı değildir. Bu maçlar, kaprislerin ve oyuncu denemelerinin maçları değildir. Takımını tanımayan, camianın beklentilerinden "bihaber" bir teknik direktör ancak bu kadar kafasını karıştırırdı bir takımın. En çok karıştırılan şey; cacıktır... Atın içine biraz hıyarı, kıyın onlara, yoğurdu karıştırın hızlıca ve isterseniz biraz da sarımsak. İşte size cacık... Doyurmaz, şişirir... Hayatında ilk defa Fransa'ya gitmiş, pasaportundaki ilk Fransız vizesi ile tanışmış, pasaportuna bakmaktan maça konsantre olamayacak bir genci, Bordeaux gibi hayati önemi olan bir maça koymak, ya "bir Türk gencini" tanımamaktır, ya da çalıştırdığı takımın insanlarının sosyolojik özelliklerini idrak edememektir. Bu da "sevk ve idare" konusunda sıkıntıları olan bir "sosyopat" tarafından yapılabilir ancak. Kaldı ki, Mehmet Topal Fransa'da deneyimli olmuştu bile... Çocuğu daha Liverpool'da harcamıştı Mösyö Gerets... Çocuk, "Bu İngiltere nassı bi şeyy.. Anaaa bak Krauç" filan derken maç olmuştu üç. Ferhat'ı, Mehmet Güven'i hiç saymıyorum. Antalya maçının yıldızı olarak İnamoto'yu işaret etmek, Cihan'ı olmayan kanatlarıyla uçurumdan itmek, Hasan Kabze'yi inkâr etmek bizimle alay etmektir. G.Saray oyunlarıyla değil, kendisiyle oynayanlarla kaybetmektedir. Tarihinin hiçbir döneminde hiçbir Avrupa takımına karşı "beraberlik yeter" düşüncesini seslendirerek gitmemiştir. Böyle konuşulmayı bilmez bu oyuncular, bu taraftar bunun seslendirilmesini istemez. Birkaç gün sonra derbilerin kralı var... Yani F.Bahçe'nin en kolay maçı... Cacığa kaşık sallama maçı... Bakalım; Mösyö Gerets, ne doğrayacak içine ve ne kadar sulandıracak yoğurdu, "derbider" manzaralı G.Saray'ı nasıl sürecek sahaya... >> POST-İT Ziya Doğan'a... Mutluluğun tek yolu, iradeniz dışındaki şeylere fazla üzülmemekten geçer... (Epictetos) Nihat Özdemir'e... Çevrenizdekilere nazik davranmak, mutluluğa giden en kestirme yoldur... (Goethe) Eric Gerets'e... Gününü faydalı kullanana, mutluluk akşam vakti gelirmiş... (Corneille) Jean Tigana'ya... İnsanlardan hiçbir şey beklemeyen, hayal kırıklığına uğramayacağı için mutludur... (Pope) Artur Zico'ya... Mutluluk; varacağımız bir istasyon değil, bir yolculuk tarzıdır... (Thristan Bernard) Siz Bulun... İnsan, ne kadar çok şeye sahip olursa o kadar mutlu olacağını sandı; ve yanıldı... (Erich From) >> Şıracı-bozacı Michel Platini UEFA'ya başkan olmak için girişimlere başladı. Sepp Blatter FIFA'da... Platini UEFA'da... Bir Fransız ile bir İsviçreli... Hakemlerini, gözlemcilerini, CAS'larını ve kendilerinden yaptıkları, yani devşirdikleri Erzik ve Bıçakcı'larını... Türkiye unutsun bir 10 yıl daha Avrupa'da yürüyebilmeyi. >> İstanbul'da "A" demek... Nihat Özdemir yanlış yaptı. Takımının büyük zaferinin tadını çıkaracak yerde, ucuz bir bezirganlıkla Bülent Demirlek'i ve Trabzonspor'u etkilemeyi düşündü. Şu ana kadar tam 14 oyuncunun F.Bahçe maçlarından bir önceki maçlarda doğrandığını görmezden geldi. Bülent Demirlek'in, kupa finali sonrası maçlardan hiç eksik kalmadan, (çünkü arada maç yoktu) ilk lig maçına ve Kadıköy'e gelip tek hatasını F.Bahçe lehine fahiş bir biçimde yaptığını unuttu. Aurelio'nun kırmızısı ve penaltısı verilmediği için Bülent Demirlek'in kaç hafta buzluğa kaldırıldığını görmezden geldi... Kendine yonttu... Ucuzlattı Palermo galibiyetini... Düdüklerden yardım beklediklerini ifşa etti.. Süleyman Hurma'nın sözleri, Nihat Özdemir'in söylediklerinin yanında tertemiz kalır. Üstelik, hakemler ve gözlemciler Hurma için verdikleri raporları resmen yalan ve iftiralarla öylesine doldurdular ki, ben bile utandım. Birkaç gün geçmeden de İstanbul'dan bir yönetici tüm sisteme "A" dedi işte. Hurma haklı çıktı... Cem Deda şimdi nerede... Buzlukta... Maç alamıyor... Neden?.. Çok kötü bir maç yönettiği için... Hurma ne dedi? Hakemlerin çok kötü olduğunu söyledi... Ey Çulcu... Siz kötü maç yöneteceksiniz, skora etki edeceksiniz ve kimse bunu dile getiremeyecek ha... Hurma'ya en az 6 maç verilecek bir düzmece rapor düzenlemek... Nihat Özdemir'in yaptığını es geçmek... İki büyük takımın kavgayı davet eden demeçlerini üç gün izlemek... Maça meselesi... >> S-ÖZ Mutlu olmanın iki yolu vardır. Ya isteklerinizi azaltacaksınız, ya da imkânlarınızı çoğaltacaksınız... (Benjamin Franklin) >> Çuvalla euro F.Bahçe takımını hocasından korumaya çalışıyor ve müdahale edip doğruyu buldurduğu takımı hocanın bozmasını engellemeye çalışıyor. Geçen perşembenin başlıkları, "bu takımı bozdurmayın" şeklindeydi. Allahım... Şu işe bak... Bir çuval euro verip, takımı ellemesinden korkulan bir teknik direktör... Tigana farklı mı? Ya Gerets? G.Saray esir düştüğü "liseli etiği ve görgü kuralları" nedeniyle hocasının takımına kan doğramasını sadece izliyor. Üç "hoca da" her hafta takımlarından birileriyle tanışıyor ve rahatlar rahatlamaz bildiklerini yapıp, takımlarının yürüyen tekerine çomak sokuyorlar. Üçü de çuvalla alıyor. Ve biz takımı ellemelerine engel olmaya çalışıyoruz. Çünkü karışmadığınız sürece takımlarını bozup, bizimle alay ediyorlar. >> İster misiniz Gerets son çareyi uygulasın ve Kadıköy derbisine "çubuklu siyah-beyaz" formalarla çıksın...