Neden oynandığını bir yana bırakalım ve madem iki büyük takım var ortada; biz o zaman maçın içine bakalım... Ayrıca bir gün önceki maçın yüklediği baskı nasıl yansıyacak oyuna; gibi bir soru da, daha İnönü Stadı'na girdiğinizde elle tutulur kadar gerçekti... Bu baskının Galatasaray'ı bozmasını bekleyenler, motive etmesini bekleyenlerden fazlaydı... Baskı 10 dakika sürdü. Rakibi karşısında şablonu belli oyununu kabul ettirebilme yeteneği daha fazla olan Galatasaray, denge bölümünde öne de geçti. Golün "ince" bir ofsayt durumu var ama elini kaldırmaktan başka hiçbir şey yapmayan Beşiktaş savunmasının da hatası yok değil... Rakibin önde olmasının temel mantığı, ne yapacağı aylarca programlanmış adamların bunu uygulaması, karşısındaki ev sahibinin de iç güdü oyununu daha fazla benimsemiş olmasıdır... Çok çabalayan birkaç oyuncu karşılığında, sahayı "Medrano sirkine" çevirmeye meraklı oyuncu sayısının fazlalığı Beşiktaş'ın dezavantajı idi... Ortada savunan oyuncu fazlalığı Galatasaray'ın artısı oldu uzun bir süre. Çünkü ikinci yarıda uzun bir süre Galatasaray takımını saydım ve hep "12" çıktı. Daha fazla koşup daha fazla savundukları için olsa gerek... Simao ile topu tutma çabası ve Aydın ile birkaç dakikalığına tek forvet denemesi aynı dakikalara denk geldi bir ara... Son çeyrekte hepimiz Baros beklerken sigortalı bir hamle geldi kulübeden. Sabri... Fatih Terim'in maç stratejisini, play-off stratejisinin önüne koyduğunu gördüğüm anda Aydın çakıverdi ikinciyi... Final golü muhteşem bir goldü... Bu tür maçlara yakışan bir goldü... TABELA DIŞINDA DA GALİP! Bunun adı; daha iyi olanı engellemek ve arkadan gelene avans vermek ise, dün gecenin erkekçe ve çatır çatır mücadelesinden Galatasaray'ın tabela dışında da galip çıktığını söylememiz gerekiyor...