Dil kesilirken oradaydım

A -
A +

Birkaç gündür Samsun'daydım. Samsunspor'un çok iddialı bir gecesini yöneticileriyle ve Futbol Federasyonu'nun yönetim kurulu üyeleriyle birlikte yaşadım. Bana göre çok eğlenceli ve başarılı bir gece oldu. Herkes birbiriyle çok güzel kaynaştı. Brezilyalı dans grubu, Deniz Seki ve arkadan sahne alan Huysuz Virjin bütün Samsun'u birbirine lehimledi. Bu gecenin gündüzünde Samsun Büyükşehir Belediyesi ve Futbol Federasyonu ortak yapımı bir proje hayata geçirildi. Ve Samsunspor nefis bir tesise kavuştu. Ve onun da açılışını yaptık. Profesyonel Spor Zeminleri üreten Pro-sport firmasının sahibi Adnan Kefeli 40 cm zemin üstüne FIFA'nın tanıdığı ve uluslararası normlara uygun bir suni çim sahayı oturtuvermiş. Belediye arsayı vermiş, Futbol Federasyonu da çimi... Samsunspor Başkanı İsmail Uyanık da harcını doğru koymuş ve küçük futbol ordusu geleceğine kavuşmuş. Bu tesisin açılışından birkaç saat önce, Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy'un "Hayli mülayim bir tavırla esip gürlediği" basın toplantısını 2 metreden izledim. Bir ara delikanlılığı tuttu ama genelde çok sakindi ve dolu dolu konuştu. Tek sinirlendiği ve kontrolden çıktığı an, soyadının karıştırıldığı söylentiler olduğu şeklindeki soruyu cevaplarken gerçekleşti ve tam orada birilerinin "dilini kesmekten" sözediverdi. Başlıklara da bu lâf çıktı ve aradaki çok ciddi açıklamaları kaynayıp gitti. Mesela, MHK'nın özerk sayılacağı yeni yapılanmasının kendi isteği olduğunu ve aslında kendisini rahatlatacağını söylerken hayli içtendi. Mesela, havuzu deldirmeyeceğini, bir İstanbul kulübünün (!) kendine aşırı menfaat sağlama refleksi ve haksız rekabete mütemayil duruşuna izin vermeyeceğini çok ciddi olarak söyledi. O kulübün Türk futboluna ve özellikle Anadolu takımlarına vermeye çalıştığı zararı hissederek anlattı. Mesela, görevde olduğu sürece yabancı sayısının asla 7'ye bile çıkamayacağını samimiyetle vurguladı. Bir sonraki sezon, bu sayının 5'e düşeceğini söylerken çok kararlı görünüyordu. Mesela, ben sordum. Hatalar üstüne yapılan spor programları konusunu... Soruya çok sevinmiş gibiydi. Ve yine ihâle mevzuatındaki ilâve bir maddeden söz ederek bu konunun zapt-u rapt altına alınacağını eklerken, dil kesmekten daha delikanlı bir duruşu hissediliyordu. Mesela, tesis açarken çocuk gibi sevindiği, insani değerlere çok fazla önem verdiği ve bütün bu özellikleri sağlayabilmek için dil bilmenin gerekli olmadığı konusunda beni iknâ etti. Çünkü bu mantığa göre bir insanın bir dili kesilebilir... Ama o insan ikinci bir dil biliyorsa, kesilecek dil sayısı iki olur!.... Önce borcunu öde Şampiyonlar Ligi'ne doğrudan katılmak, lig birincisine tanınan bir haktı, F.Bahçe'ye değil. F.Bahçe lig birincisi olarak bunu kullanma hakkını elde etti ve kullanacak. Bu hakkı kime borçlu?.. G.Saray'a ve Beşiktaş'a... En azından Beşiktaş Chelsea'yi, G.Saray da Juventus'u yendi diye puanlar yükseldi ve F.Bahçe Şampiyonlar Ligi'ne götürüldü. Şimdi bize borçlular... Geçen sezon Avrupa'sız oynarken, rakiplerinin ertelemeden söz etmesine bile karşıydılar. Şimdi onların yaptıklarına eklemek zorundalar. İşte bunu bize borçlular. Hem de öyle bir eklemeliler ki; gelecek sezonun ikincisi de Şampiyonlar Ligi'ne doğrudan girebilsin. Üstelik bunu yaparken, erteleme istemeyecekler, şayet isterlerse diğerleri karşı çıkmayacaklar, araya milli maç ve Türkiye Kupası sıkıştı diye ağlamayacaklar ve gruptan birinci çıkacaklar. Yoksa, şöyle bir sözü büyük bir bayrak yaptırıp, Kadıköy'ün bir yerine asarlar: "Horoz, güneşin doğuşunu kendinden bilirmiş." Ulubatlı Ultraslanlar Şu bayrak meselesini en iyi Beşiktaş halletti. İstanbul'un 3 büyüğü arasında aşiret kavgalarına dönen köprüye bayrak asma meselesi ayıpla dans ediyor. 2 yıl önce G.Saray asmış, Fenerliler toplamıştı. Bu yıl Fenerliler daha büyüğünü astı, Ultraslan grubu köprüye çıkarma yapıp, bayrağı denize döktü. Oysa Beşiktaş, ikisinden de büyük bir bayrak yaptırıp, caddelerde dolaştırmış ve katlayıp rafa kaldırmıştı. POST-IT Sağıma dönüyorum Aziz YILDIRIM. Soluma dönüyorum YILDIRIM Demirören. Bundan böyle bana da Özcan YILDIRIM Han diyebilirsiniz. İmza: Faili meçhul KARA KUTU 1905'te kurulan Galatasaray tarihinin en büyük başarısında imzası olan Fatih Terim ile 1923'te kurulan federasyonun en büyük başarısında imzası olan Şenol Güneş'in kapı önüne konuşlarının "ONUNCU HAFTASI" doldu. TERS KÖŞE Beşiktaş, mafyadan temizlendikten hemen sonra Orman Kanunlarına teslim olmak üzereyken birden bire Yıldırım düştü. Evdeki bulgur Bana bir şey çok ters geliyor. Mantığıma uyuyor uymasına da, matematiğime çok ters geliyor. Sen Emre Belözoğlu'nu imza attıramadığın için elinden bedavaya kaçır. Sonra aynı emsal Yıldıray'a 6 milyon Euro'ya imza attırmaya çalış. tekerrÖr Tarih tekerrür eder ve ederken de tekrar tekrar errör verebilir. Büyükşehir Belediyesi Ankaraspor önce Werner Lorant'ı istedi. Sonra onu bir kenara koyup, Oğuz Çetin'e yöneldi. Yahu... Ben bu sıralamayı daha önce de yaşamıştım. Neler olacağı açıkça ortada. Sonunda Tamer Güney'le el sıkışıp işi bitirebilirler. Bir şarkısın sen Böyle başlayan Samanyolu adlı şarkıyı söyleyen şarkıcı Berkant, 30 yıldır işsiz ve bir kere bile ağlamadı. G.Saraylı Berkant ise hafta içinde medyanın önüne çıkıp salya - sümük oluverdi. Yok onun yolunu tıkamışlar, yok topunu geriye itmişler, yok kariyerini mahvetmişler. Son 2 yıldır 2 top bile dürtemeden geçti be Berkant. Şarkıcı Berkant'ın hiç olmazsa, hâlâ söylenen bir şarkısı var. Topçu Berkant'ın ise oynadığı o kadar maçta hatırlanacak nesi var? S-ÖZ İnsan hatırlayabildiği kadar yaşamış demektir. (Anonim)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.