Kaşgarlı Mahmud'un çok itibar edilmesi gereken bir sözüdür bu. "Kişinin haysiyeti, dilinin altında gizlidir" demiş olan Hazreti Ali de bunun altını çizmiş... İşim yalanla... Hadi gelin bir balığa çıkalım sizinle. Balık tutma işini hepiniz bilirsiniz. Denememiş de olsanız mutlaka bir fikriniz vardır. Bu "balık tutma" işinde kaybeden kimdir diye düşündünüz mü hiç? Düz mantık der ki; balık tutulursa balık, tutamıyorsa balıkçı kaybeder. Hayır... Bir balık tutma işlemi sırasında ne balıkçı, ne balık, ne de olta devamlı kaybedendir. Hep kaybeden sedece "yemdir". "Gravesen yarın eşiyle İstanbul'a geliyor" diye ben yazmadım. Oysa o gece hazırlık maçı vardı Gravesen'in ve üstelik de evli değil adam. Yalanın sunturlusu. Balıkçı sallamış oltayı yine... Sol Campbell işi farklı mı? Ya Scolari meselesi... Trabzonspor'a daha şimdiden bir otobüsü dolduracak adam ve hoca transfer edilmedi mi? Beşiktaş birileri için sürekli para arttırıyormuş. Ze Roberto, Simplicio, oltalar halinde uzatılıyor okurlara. G.Saray'ı Emre'ye çevirirken onca yalanlayana rağmen, Beşiktaş'a Delgado, Roberts derken İnsua'yı da alıveriyoruz. Eh.. Nasılsa biri olacak. Trabzonspor'a Ricardinho, Denilson gırla gidiyor. Neden? Çünkü Dünya Kupası ile uğraşmak kültür ister. Dil bilmek ister. Bilgiyi biriktirmiş olmak ister. Futbol yazarlığından zevk alıyor olmak ister. Her "zor" gibi "zahmetlidir." Oysa "bugün Fener'e bir Afrikalı alalım", ya da "G.Saray yarın bir Çek getirsin", bazen de "Şu Beşiktaş'a çok yakışır" veya "Trabzon'a iki gündür kimseyi almadık" düşüncesiyle uyananlar, akşamına mutlaka birilerini transfer etmiş olarak yatarlar. Üstelik bu işin riski de yoktur. Attığınız onlarca isimden biri denk geldiğinde alırsınız arşivden o bölümü ve iftiharla sunarsınız. Oysa o köşenin sağında, solunda, belki az yukarısında tutmamış üç - beş yem daha vardır. Üç haftalık bir periyotta 4 "reytingli" takıma ortalama 10 futbolcu adı atsanız eder 40... İki takımımızın da hocası boştu. 4'er de hoca, etti mi size 48. Hadi ayağınız alışsın diyelim 50. Bunu üçe bölseniz haftada 16-17 futbolcu ve 2-3 hoca alma şansınız vardır. Buyurun size Dünya Kupası konuşmak ve konuşturmak yerine ucuz ve maliyeti sıfır, üstelik muhabir düzeyinde yapılacak sayfalar ve bültenler. Dünya Kupası'nı taşıyabilecek bir kadroya yatırım yapmaya ne gerek var? Fransız İhtilali öncesi bir canavarın peşine düşen şövalye Fronsac, "Yalan söylemek, yalan söylemesine izin verilmesinden daha iyidir" der. Senaristinin bir filminde Nicolas Cage'e söylettiği gibi, "Şu balık tutma işinde sürekli kaybeden hep yem olur." Sadece transfer dönemi bombaları hariç... ------ POST-İT Başkanın dönüş konuşmasında arkaya asılacak bu pankartı getireni hemen bulun. Bakın ne yazıyor yahu... "Ne söyleyeyim diye baştan düşünmek, neden söyledim diye sonradan düşünmekten daha iyidir." (Nihat Özdemir) ------ > EN AZİZ SÖZLER * Yalnız seni sevenleri sevmek; sevgi değil, olsa olsa değiş tokuştur. (Cenap Şehabettin) * Sabır acıyı yudumlarken yüzünü ekşitmemektir. (El Kuseyri) *Sizi sizde olmayan meziyetlerinizle övenler, gün gelir size sizde olmayan kötülüklerle söverler. (Anonim) * Kendini övmek rüzgârla karın doyurmaya benzer. (İmam-ı Ebu Buhari) * Zora tevessül eder, ilimden mahrum "baş"lar Zira, şiddet mantığın bittiği yerde başlar. (Yusuf Polatoğlu) ------ Liberonun önü Ön libero deyimi son 10 yılın modasıdır. Az defansla oynayıp geriyi sigortalamak da diyebiliriz buna. "Ne pantolon ne de etek" kavramı gibi. G.Saray'a da, onun oyun karakterine de bir türlü sindiremiyorum bunu... Tugay hücum severken, kimliğine savunma bekçiliği olan ön libero kavramını Fatih Terim yerleştirmeye yıllarca çalıştı ve sonunda adam bu kimliğiyle futbol yaşını 40'lara taşıyor maşallah. Sonraları orada kimler denenmedi ki? Conceiçao az adam mıydı mesela? Saidou da şansını denedi, Volkan da... Son hamle ise Auxerre'li Lionel Mathis. Belki Gravesen... Diğerleri havanda su dövmeye yarar ancak. Bakın, Chelsea bile şampiyon olan kadrosunun üstüne koymaya çalışıyor. G.Saray ise yine değirmenlere saldırmaya. G.Saray'ın oyun karakterine orada bir savunma nöbetçisi asla uymuyor. Orada hücum başlatacak daha fazla aktiviteyi rakip ceza alanı yayı çevresinde yapacak bir ön libero gerek. Kendi ceza alanı yayında değil... O nedenle oraya gelecek adamın çok fazla ve olağanüstü olması gerekiyor. Aurelio ve hatta Appiah'dan daha iyi olması gerekiyor. Yoksa alınmamalı derim ben... ------ S-ÖZ Her problemin tam üç adet çözümü vardır. Benim çözümüm, sizin çözümünüz ve gerçek çözüm... (Çin Atasözü) ------ Oynatmaya az kaldı Çok şükür, "Sergen ile Tümer yan yana oynar mı?"dan kurtulduk. Şimdi "Alex ile Tümer yan yana oynar mı?"ya takmak üzereyiz. Daha önce G.Saray'ın 4 forvetinden kimin kimle yan yana "oynatılmaması" gerektiğine kafayı takmamış mıydık? Bunu çözmeye çalışırken Gökdeniz - Yatara ikilisinin bir arada nasıl "oynatılmayacağını" analiz etmeye çalışmıştık uzun süre. Biz bu "oynatma" meselesiyle az hoca delirtip göndermedik Türkiye'den. Ahmed Hassan bile kiminle "oynatılmaması" gerektiğini anlayamadan gitmedi mi? Aslında bırakın hepsi hepsiyle "oynasın..." Onlar "oynar" da asıl marifet onları "oynatmak." Şurda ne kaldı ki "oynatmaya..." ------ UYY... Laz... Ara oni... Herhalde Avrupa'da hoca arayan bir yetkili yöneticiye, Türkiye'de baskı artınca böyle bir telefon geldi, o da Lazaroni'yi aldı geldi. Ben, Lazarov'un da oraya geçmesini, sonra da kurada Lazio'yu çekmek isterdim. Bir korkum da "10 numara ver" ya da "al oni ver oni" mesajlarını bir birine karıştırıp, VERON alıp gelivermesin biri diye... Fıkra gibi transfer buna denir. Geçmişte de bir Şota parası verip iki Şota alınmıştı hatırlarsanız. ------ Kanal 1'de bu perşembe siftahım var Allah'ın izniyle. Yine tarihe geçiyoruz sayenizde. Bir Dünya Kupası ilk kez bir "özel" TV'de yayınlanacak ve bu da bana nasip olacak... Görüşürüz...