Geçen trene hülyalı bakışlar atarak seyrettiğimiz ligimiz akıp gidiyor. Biz kendimizi kandırmaktan, oynanan futbola aldanmaktan bıkmıyoruz, kendimizi de bir halt sanıyoruz. Futbol kalitesi var zannediyoruz... "Dünyanın en önemli derbisi" gibi, hatta "Avrupa'nın en iyi beş liginden biri" gibi safsatalarla top bizi, biz bizi okuyanları, okuyanlar da işyerindeki veya kahvedeki arkadaşlarını kandırmaya, onlar da "renklerden dolayı oluşmuş hasımlarını" kızdırmaya devam ediyor. Ne ligimiz lig, ne de oynanan futbol... Kirlilikten geçilmiyor. Futbolcular aktif olarak oynamayı sürdürürken rakibi olan bir futbolcunun menajeri bile olmuş!.. Federasyon ise "ağzı ardına kadar açık" olarak şaşırmış gibi yapıyor. Neredeyse yemin edecekler "vallahi billahi haberimiz yoktu" diye. Kafalar kırılıyor, küfürler ediliyor, maç öncesi "manipülatif demeçler" havada uçuşuyor, maç sonrası saygısızlıklar almış başını gidiyor, hocalar oradan oraya dolaşıp duruyor. Milli takımın hocası bir haftalığına "göstermelik" olarak birkaç tribünde göründü, sonra tekrar golf çukurlarına döndü... O da yok ortalıkta... Yorumlar ve yayıncı kuruluş ile NTV Spor dışında kirlilikten geçilmiyor maç sonrası dedikodularında. Onlara ancak; "Futbolu fazla kirletmeyin, çünkü Futbol Federasyonu rekabeti sevmez" diyesim geliyor... Çünkü ortalık psikonevrotik, narsist, obsessif kompülsif, psikopat, sosyopat, eksplozif, siklomitik, paranoid, pasif-bağımlı, manik depressif; yönetici-yorumcu-sistem bekçisi- hakem-yazar ve seyirciden geçilmiyor. Birazcık futbol için telef olup gidiyoruz; ay sonunda bilet parası denkleştirip gittiğimiz maçta rakibi dövemediğimiz ve birilerinin kafasına bir çakmak ekleştiremediğimiz için... Değişimi hazmetmek zordur... Puan cetveline bir bakın... Bursa-Kayseri Trabzon sıralanmış... Birkaç sene öncesinin ikinci ligden dönüş yapan takımı şampiyon ve onu yenemeyen yılların şampiyonu "iyi futbol" oynadı diyerek pompalanıyor. 17 şampiyonluğu olan çift kale yaparken, tek şampiyonluğu olan Manchester United maçına çıkacak. Size de tuhaf gelmiyor mu?.. 26 yıldır liglerin "en karakter oyuncusu" olarak nam salmış takımı Trabzonspor şampiyonluğun seçme ve yerleştirme sınavlarından başarıyla bir bir çıkıyor... Son yılların en başarılı "aksesuar takımı" Kayserispor "doğru yönetim, doğru hoca, doğru harcama ve doğruların kralı Süleyman Hurma" ile tepelere kurulmuş, yukarıdan bakıyor eskinin büyüklerine. Üstelik Baros ve Arda yok diye krizlere gark olmuş Galatasaray'ın önüne geçmiş, sezon boyunca Cangele ve Troisi gibi iki acar adamından yoksun olarak. 20 yaşında iki bedava genci ortaya koyup oynayarak üstelik... Eskinin "üç büyükleri" diye yaftalanan takımlar ise "acaba seneye Avrupa kupalarına nasıl yapar da katılırız" peşine düşmüşler, koskoca medyatik güçleriyle debelenip duruyorlar. "Esas oğlanlar" karakter oyunculuğuna, figüranlar ise başrollere soyunmuş... Bakıyoruz, ligin dışı albenili ve kalaydan dolayı pırıl pırıl... İçi ise "sokaktan toplama" alaylılarla dolmuş... ---------------------------------------------------- Bu hafta görünene değil hissedilene kafayı taktım. En başta kendiyle dalga geçebilen biri olduğum için yazdığım şeyleri her yerde ifade edebilme hakkımın olduğunu sanıyorum. Sanmıyorum, biliyorum. Çok kişinin aklından gecen ama ifade edebilmenin ceremesi olduğu için kaçındığı şeyleri kelimelerle güreşerek yazmak istedim. Kelimeleri çanta yaptım, fazladan anlamlar yükledim onlara... ---------------------------------------------------- Bir internet geyiği Kelimeleri dansa kaldırma günümdeyim ya, bir internet geyiğini paylaşmak istedim. Şöyle: "Hande mi Yener, Funda mı Arar bilemem ama kesinlikle Seray Sever bu işi. Üçü bir araya geldiğinde önce Nejat İşler, sonra da Ahmet bir Çakar ki sormayın gitsin. Bunu görür görmez Ferhat Göçer oracıkta. Yıllar sonra bu konu tarih olur. O tarihi de Gönül Yazar, Mehmet Okur. Bunlar olurken Nurullah Sağlam durmak zorundadır çünkü Abdullah Avcı elinde tüfekle gelmektedir. Bunları paylaşırsan duaların kabul olur, buna da ancak Kadir İnanır..." Cebimde bekleyen fikirler Hep beklerdim Galatasaray'ın işi "Hagi Hocaya kaldı" diye bir başlık. Ben atıyorum işte şimdi... Hagi'nin ilk maçında Kadıköy'de "yenilmemeyi" becerebilen Galatasaray'ın Antalyaspor gibi bir rakip karşısında "yenebilmeyi" becermiş olmasının bir çıkış olarak yorumlanmasını ironik bir açılımla okumak isterdim. Öne geçip skoru tutabildiği ilk maçı oynadı da ondan. İsterdim ki, Konya deplasmanına giderken "bize tekme atacaklar" vaveylası yapan Fenerbahçe'nin, Galatasaray maçında "oramızı buramızı kırdılar" biçimindeki çıkışının, "sen de az dövmedin ama" şeklinde karşılık bulmasını beklerdim. Duymak ya da okumak isterdim ki, "Guti-Quaresma ve Iverson ile enternasyonal ve sansasyonel olmak mümkündür ama rasyonel olmak biraz zordur" şeklinde bir yorumu. Hatta "Quaresma'nın acaba Porto maçlarında karizmayı çizdirmemek için mi kılı döndü" şeklinde bir görüşü. Başlıkta da "Quaresma Karizmayı Düşündü..." iyi giderdi hani. POST-İT "Üvey ana ekmeği, demirdendir tokmağı" sözünü bir ceket ve bir arabası olan Mesut Bakkal'dan yola çıkarak hemen kovulabilecek hocalara armağan ediyorum. "Kimse vazgeçilmez değildir" sözü sadece sabırsız kulüp başkanları ve hazımsız taraftarlar hariç, herkes için geçerlidir. S-ÖZ "Alimle arkadaşlık edersen alırsın mertebe... Cahille arkadaşlık edersen binersin merkebe... Dostum Mesut Mertcan'dan... "Üveye etme özünde bulursun, geline etme kızında bulursun" yorumcularımızın şakşak yerine çuvaldızı bir yerlerine sokmaları için söylenmiş çok güzel bir ata yadigarı sözümüzdür.