"Carole ile bir takımın maç kazanması kolay mı? Rakip bütün ataklarını onun üzerinden geliştirdi…"
Galatasaray’ın nasıl dizilip nasıl oynayacağı sağır sultan tarafından bile bilinirken, Osmanlıspor’un ‘ıslak sabun’ kıvamındaki hücumcularına ve Steaua ile Villarreal’e kök söktüren takım savunmasına nasıl önlem alınacağını merak ederek başladım maça…
Başlama düdüğü çalındığında sonuç Mustafa Reşit Akçay’ın kucağında görünüyordu...
Ev sahibi fırtına...
Carole tarafı kevgir…
Ama golü ilk denemesinde bulan da Galatasaray...
İki yüzde yüzle boş dönen de Osmanlıspor...
Ve ardından Carole’ün hangi bölgeyi savunması gerektiğini çok sık unutması nedeniyle kaçınılmaz bir beraberlik golü...
Doğal seleksiyon...
Carole için bir parantez açacağım ama başka bir analiz yeni kalmayacağı için açmıyorum…
İkinci yarının savunmada daha özenli davranan takımı olan Galatasaray; yine de bütün hava toplarını verdi rakibine. Üstelik hepsi de Carole’ün bölgesinden geldi...
Taktım Carole’a...
Verin Urfa’ya bir oynar bir oynamaz; o kadar yani. Bütün tehlikeler oradan geldi.
Son dilimde ev sahibinin çalışılmış gollerinden birine, Galatasaray’ın da bir duran top golüne ihtiyacı vardı.
Solundan geberik Galatasaray aynı bölgeye yeni montaj bir oyuncuyla Akçay hocanın teknik hamlesine yenik düştü. Söylememe gerek yok gol yine Carole’un kanadından geldi...
Semih’in golü ise Galatasaray’ın hâlâ daha yarışı sürdürdüğünün kanıtı oldu.
Yakışıklı durdu gibi...