Bir satranç maçı ciddiyetinde ve titizliğinde hazırlanmış iki Türk hocanın maçını izledim. Fenerbahçe'nin "bir an önce" taktiğine "hep topun arkasında" sistemiyle cevap veren Bursaspor uzun bir süre maçı kilitlemeyi başardı. Üstüne gitmeyince baskı kurmayı denemek zorunda kalacak olan Fenerbahçe'nin olası savunma açıklarını kovalayacaklardı. İlk yarı bu planın savunma tarafı tuttu ama hücum tarafı parıldamadı. Semih'in birkaç top kaybı ile Gökhan Gönül'ün koşacak koridor bulamaması Topuz'u "kanat mı göbek mi?" tereddüdünde bıraktı. Piyonlarla değil, vezir ve şah ile kazanılacak bir maç oynanmasını istemişti konuk Bursaspor'un hocası Ertuğrul Sağlam. Fenerbahçe ise iç sahada ve bu kadar "kazanmaya mecbur" olduğu bir maçta hemen hemen hiç pozisyonsuz geçti ilk yarıyı. Toplam üç şut sıfır isabet ev sahibine. Toplam üç şut bir isabet misafir takıma.. Sağlam'ın "A planı" tutuyordu... Kocaman'dan bir "B planı" bekliyordum... Hakemi zorlayarak maçı kazanmak dışında bir plan tabii ki... İkinci yarı Fenerbahçe "süratlenmek" üzerine bir hamle yaptığında daha fazla "süratlenmiş" bir Bursaspor buldu karşısında. Bu arada tek forvete düşüp kanatlardan etkili olmayı deneyen, yani hamle yapan Aykut Hoca oldu. Sonra da "ya hepsi ya da hiç" diyerek Ertuğrul hoca önde çoğalmayı denedi. Bütün bu hamlelere rağmen maç kilitlenerek geldi son dakikalara. Atanın alacağı bir maça döndü. Son dakika çift vuruşu, Alex'in sinir katsayısı, itiş kakış da bir şeyi değiştiremedi. "Satranç" gibi başladı, ama "dama" gibi bitti maç... Hatta domino...